DOĞRU BESLENMEYLE KOLAJEN SENTEZLE

Kolajen cildin %75’ini, vücudun ise %35’ini oluşturan eklem ve iç organları bir arada tutan aynı zamanda cilde esneklik ve dayanıklılık sağlayan bütün vücut için ‘kilit’ rol oynayan önemli bir proteindir. Vücudumuz kolajeni kendisi üretebilir. Ancak vücuttaki kolajen kaybı özellikle 25 yaşından sonra her yıl %1 oranında azalır. Öncelikle ihtiyacımız olankolajenin üretimi için yeterli ve dengeli beslenmek esastır. Yani yaş, boy, cinsiyet, ağırlık gibi temel özellikler ele alınarak ihtiyacınız olan beslenmeyi yerine getirmek gerekir. Yeterli ve dengeli beslendiniz; sigara, alkol tüketimi, stres, hareketsiz yaşam tarzı, radyasyona maruz kalma gibi faktörler var ise vücuttaki kolajen üretimi olumsuz etkilenir. Bu faktörlerden en az bir tanesi varsa yaşa bağlı olmaksızın kolajen üretimi azalacaktır. Yeterli kolajen üretebilmek veya azalmış kolajen üretimini arttırmak için yapmanız gerekenleri şöyle sıralayabiliriz. Haftada 2 kez kırmızı et, 3 kez beyaz et (tavuk ve balık)tüketmelisiniz. Kolajen bakımından en zengin olanları sığır eti, hindi eti, tavuk eti, sakatat ve omega-3 kaynağı balıklardır. Kemikli sığır etlerini uzun süre haşladıktan sonra suyuna kolajen geçecektir. Yumurta tüketin. Yumurtanın beyazı da sarısı da kolajen üretimi konusunda güçlü bir kaynaktır. Kemik suyunu çorbalarınıza ekleyiniz. Kemik suyu iyi bir kolajen kaynağıdır. Yeşil yapraklı sebzeleri sofranızdan eksik etmeyin.Nane, adaçayı, roka, ıspanak, ısırgan otu, ebegümeci, brokoli, avokado kolajen üretimini desteklerken C vitamini içeriğiyle de üretimi engelleyen durumlara savaş açarak vücutta kolajensenzetini arttırırlar. Kuruyemişlerve tohumlara günlük beslenmenizde yer verin.Ceviz, chia tohumu, taze öğütülmüş keten tohumu,sarımsak, turp, turunçgiller,süt ve süt ürünleri, avokado, kırmızı ve mor meyveler kolajen içeriği bakımından zengin besinlerdir. C vitamini bakımından yüksek meyve ve sebzeleri tüketin. Ananas, limon, greyfurt, portakal, havuç, bal kabağı, kivi gibi C vitaminini bolca barındıran besinlerdir. Sülfür bileşenleri içeren besinleri tüketin.Sarımsak, kereviz, zeytin çeşitleri, tofu, soğan, pırasa, salatalık, muz gibi sebze ve meyvelerdir. Meyve tüketiminde kırmızılara da yer verin.Ahududu, böğürtlen, yaban mersini, kızılcık, çilek, kiraz, siyah üzüm, elma, pancar, kırmızı kapya biber, domates gibi besinler içerdikleri güçlü antioksidanlar sayesinde kolajen üretimini uyarırlar. Güneşin zararlı ışınlarının deriye etkilerini azaltırlar. Süt ve süt ürünleri mutlaka tüketilmeli.Lor peynir, beyaz peynir, inek sütü, soya sütü kolajen üretimini destekler.   Kolajen üretiminde gerekli beslenmede özel durumlarda tüketilememesi gereken yiyecekler için size özel beslenme programını beslenme uzmanınıza danışınız. Besinler dışında takviye olarak alınması gereken durumlar için ise kullanım şekline uygun kolajen tipi içeren gıda takviyesi seçilmeli, bu konuda yine uzmanınıza danışmalısınız.

DOĞRU BESLENMEYLE KOLAJEN SENTEZLE Read More »

SÜTÜNÜZÜ ARTTIRIRKEN FAZLA KİLOLARINIZI VERİN

Emzirirken diyet yapılır mı? Diyet yaparken sütüm azalır mı? Fazla kilolarınızdan çok şikayetçisiniz, ama bir yandan da bebeğinizin gelişimi için endişelisiniz. Zaten hayatınızda yeni bir döneme girdiniz, artık annesiniz, üzerine kilo ve süt kalitesi düşüncesi de eklenince işin içinden çıkılmaz bir durummuş gibi gelebilir. Aslında öyle değil. Bütün bu endişeleri unutun, şimdi bebeğiniz uyurken onun mis gibi kokusuyla emzirme rehberimi okuyun. EMZİRİRKEN DİYET YAPILIR MI? Diyetin kelime anlamı beslenmedir, besin kısıtlaması anlamına gelmez. Özellikle emzirme döneminde bebeğinizin ve sizin sağlığınızı koruyacak, sütünüzü arttıracak, bebeğinizin kilo alımını sağlayacak besin içerikleri ve yağ yakıcı yiyeceklerle beslenme programınızı hazırlarız. Ayrıca bu dönem hayatınızda metabolizmanızın en hızlı olduğu dönemdir. Emzirmek, her gün 1 saat yürüyüş yapmak kadar kalori harcatır. Bu nedenle doya doya kilo vereceğiniz bir dönemdir. Dolayısıyla fazla kilolarınız varsa emzirirken diyetisyene başvurmak en doğru karar. SÜT ARTTIRAN TATLI İSTEĞİNİ AZALTAN YİYECEKLER HURMA: Sütünüzü getiren hormon oksitosin hormonudur. Oksitosin hormonunu salgılatan faktörler arasında hurma birinci sırada yer alır. Sütün memeye inmesini sağlamasının yanında lif, potasyum, B grubu vitaminlerini de içermesi açısından emziren anneler için önemli bir yiyecektir. Sabah ile öğle arasındaki ara öğünde 2 adet gün içerisindeki tatlı istediğini azaltır, akşam ara öğünde süt ile birlikte 2 adet hurma gece yemelerinin önüne geçer. Miktarlar annenin ağırlığına ve emzirme sıklığına göre değişir.   KEÇİBOYNUZU ve UNU: Keçiboynuzunun bir porsiyonu 25g’dır. Bu miktar ortalama 2 adet keçiboynuzu demektir ve 1 orta boy elma kadar kalori içerir. Bir porsiyon keçi boynuzu emziren bir annenin günlük kalsiyum ihtiyacının yaklaşık 3’te 1’ini karşılar. Yapılan çalışmalarda annenin kalsiyum ihtiyacının karşılanması oranı ile süt verimi ve miktarı arasında doğru orantı tespit edilmiştir. Yani anne ihtiyacı kadar kalsiyum tüketmezse süt miktarında ve bebeğinin kalsiyum miktarında düşüş olacaktır. Özellikle inek sütü alerjisi olan bebeklerde annelerin tüketebileceği güzel bir alternatiftir. İki adet keçiboynuzu 1 su bardağı süt veya yoğurt kadar kalsiyum içerir. Lif içeriği, kabızlık sorunu olan anneler için kurtarıcıdır. Kalsiyum içeriğinin yanında iyi bir selenyum ve potasyum kaynağıdır. Bu da doğum sonrası vücut toparlamalarında oldukça etkilidir.   TAHİN: Besin ögeleri arasında sindirimi en zor grup yağlardır. Tahin susamdan elde edilir, susam da iyi bir doymamış yağ kaynağıdır. Tok tutması yanında sadece 3-4 tatlı kaşığı tahin de günlük kalsiyum ihtiyacının çeyreğini karşılayabilir. Bunun yanında aynı miktarlar emziren annenin günlük magnezyum ihtiyacının da 5’te biri kadarını karşılar. Magnezyum da kalsiyum gibi süt miktarında ve bebeğin gelişiminde(özellikle beyin gelişimi) etkilidir. Hem kalsiyum hem de magnezyum yağ yakımında da çok önemli minerallerdir.   BADEM, CEVİZ, FINDIK, FISTIK, KABAK ÇEKİRDEĞİ: Özellikle yer fıstığı protein açısından zengin oluşu ile tokluk süresi daha uzundur, yağ yakıcı özelliği ise diğer kuruyemişlere göre daha fazladır. Anne kendini ne kadar tok hissederse kan şekeri o kadar düzenli olacak süt miktarı aynı oranda artacaktır. Kuruyemişler, çinko, magnezyum, doymamış yağ asitleri bakımından zengindir. Bu nedenle emziren annenin günlük beslenmesinde olmazsa olmazlardandır. Bütün bu saydıklarım anne sütünü arttırıp, kilo verdirirken aynı zamanda da kalorisi yüksek yiyeceklerdir. Her zaman söylediğimiz gibi beslenme kişiye özeldir, her bireyin kalori ve besin ögesi ihtiyacı farklıdır. Yeterli miktarda alınan besin özelliği ne olursa olsun kilo aldırmayacaktır. Emziren anneleri doya doya zayıflatırken tatlı özlemini giderecek yağ yakıcı, tatlı isteği bastırıcı süt fışkırtıcı tarifim ise: MALZEMELER: (tarif aynı zamanda glüten içermez) 1 çay bardağı keçi boynuzu tozu 1 çay bardağı tahin 1 çay bardağı hurma (birkaç saat suda bekletiniz. Olabildiğinde küçük şekilde doğrayınız) 1 çay bardağı ufalanmış ceviz-fındık içi 1 tatlı kaşığı fıstık ezmesi 1 adet limon veya portakal kabuğunun rendesi Tarif hafif katı olana kadar badem unu Malzemeleri karıştırınız. 20 dakika buzlukta beklettikten sonra ceviz büyüklüğünde toplar yapıp toz Hindistan cevizine batırınız. 30 dakika kapalı kapta buz dolabında dinlendirdikten sonra tüketiniz. Afiyet olsun, sütünüz taşsın, yağlarınız yansın.

SÜTÜNÜZÜ ARTTIRIRKEN FAZLA KİLOLARINIZI VERİN Read More »

KARNINIZ TOK ‘SIRT’ GENLERİNİZ AKTİF OLSUN!

Sirtuin yani ‘SIRT’ genleri nedir? Sirtuinlerin Tip 2 Diyabet, obezite, kanser, yaşlanma ve Alzheimer, Parkinson gibi bazı nörodejeneratif hastalıkların tedavisinde önemli rol oynadığı literatürde yayımlanan çalışmalarca kanıtlanmıştır. Kanser, Alzheimer ve Parkinson üzerinde vücutta bulunan kanserli ve iltihaba neden olan hücreleri etkisiz hale getirerek bir bakıma toksinleri yok ederek etki ettiği bulunmuştur. Obezite ve Tip 2 Diyabeti ise vücutta glikozu parçalayarak atımını kolaylaştırarak, insülin etkisini arttırarak ve kas liflerinde oksijen tüketimini arttırarak önlediği tespit edilmiştir. Hem glukozu parçalaması hem insülin metabolizmasında yer alarak kan şekerini dengelemesi hem de kaslarda enerji harcamasını arttırması ile oldukça önemli bir metabolizma hızlandırıcı gen adını verebiliriz. Ayrıca yapılan çalışmalarda kesinlikle yaşlanmanın etkilerini azalttığı ve yaşam süresini uzattığı da belirtilmektedir. SIRTFOOD DİYETİ nedir? SIRT genlerini aktive eden, daha fazla çalışmasını sağlayan yiyeceklerin keşfiyle ‘Sirtfood Diyeti’ ortaya çıkmıştır. Ünlü sanatçı Adele’ in bu yöntemle 20 kilo verdiği iddia edilmektedir. SIRTFOOD diyetinde Sirtuin genini aktive eden yiyeceklerin tüketimini sağlayarak metabolizma hızlanmasıyla birlikte kilo kaybı hedeflenir. Bu Yiyecekler : -Kakao – Çilek – Karabuğday – Zeytinyağı – Kahve – Yeşil çay – Maydanoz – Kapari – Kereviz – Kale – Roka – Yaban mersini – Kırmızı soğan – Soya – Zerdeçal – Kırmızı şarap – Ceviz SIRTFOOD DİYETİNİ NASIL YAPMALIYIZ? Sirtfood Diyeti ilk 3 gün belirtilen yiyeceklerden oluşan içecek ve 1 ana öğünle, ardından 4 gün 2 ana öğün, Sirt yiyecekler ve yeşil içecekle, ardından 14 gün 3 ana öğün ve yeşil içecekle destekleyerek 21 günde tamamlanması ilkesine dayanır. Özellikle ilk 3 gün sıvı beslenme yoğun iş temposuna sahip veya aşırı kilosu olan bireylerde çok düşük kalori içerdiğinden sağlık açısından sakıncalı olabilir. Yaşam boyu sağlıklı kalabilmek ve düzenli kilo kaybı için her zaman beslenme biçimi kişiye özel olmalıdır. Her birimizin yaşı, kilosu, boyu, sahip olduğu kronik hastalıkları, genleri, yaşam tarzı farklı olabilir. Her vücuda her kalori, her çeşit beslenme iyi gelmeyebilir. Sirtuin Diyeti, toksik hücreleri vücuttan atması sebebiyle bağışıklık sistemini güçlendiricidir. Fakat yeterli kalori alınmazsa bu etki tersine dönebilir. Özellikle hipertansiyon, Tip1-2 Diyabet vb. kronik hastalığı olanların, ilaç kullananların mutlaka uzman kontrolünde beslenme programları hazırlanmalıdır. Belirttiğim sağlık değerlerini göz önüne alarak en genel menüyü sizler için şu şekilde hazırladım. ÖRNEK MENÜ SABAH 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile hazırlanan sebzeli omlet 2 tam ceviz içi Dilediğiniz kadar maydanoz ve/veya roka 1 dilim kadar karabuğday ekmeği (ekmeği yapamıyorsanız maydanoz- roka ile salata yapıp içerisine 4 yemek kaşığı haşlanmış karabuğday ekleyiniz)   Ara Öğün 1 orta boy portakal + 1 tam ceviz içi   ÖĞLEN 1 orta boy elma + 4 yemek kaşığı kadar haşlanmış karabuğday + yarım kırmızı soğan, roka ve maydanoz ile hazırlanmış salata(salataya 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyiniz)   Ara Öğün Sirtfood içeceği   AKŞAM 100-150g arası ızgara ya da haşlama kırmızı veya beyaz et Roka – maydanoz – 1 portakal dilimleyerek 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile hazırlanmış salata (salatanıza doyma durumuna göre 3-4 yemek kaşığı haşlanmış karabuğday eklenebilir)   Günlük toplam en az 2.5 L su tüketilmelidir.   YEŞİL İÇECEK 7-8 dal roka 5-6 dal maydanoz 2 adet kereviz sapı 1 tutam zencefil veya yarım çay kaşığı toz zencefil ½ orta boy elma ½ orta boy limon ½ matcha yeşil çayı rondodan ya da smoothieblenderden geçirilerek hazırlanır.   Özellikle kilo verme programlarında zaman zaman duran ağırlık kaybının harekete geçirmek, beslenme programında durağanlığı önlemek için farklı beslenme şekillerini uygulayabiliyoruz. Bu tür durumlarda da Sirtfood Beslenmedeki gibi metabolizmayı hızlandıran genleri aktive eden yiyecekler, özel menüler sürecin minik bir parçası olabiliyor.   Her ne olursa olsun biz beslenme uzmanlarının sağlıklı hayat için onaylamadığı beslenme biçimi tek tip beslenmedir. Sirtfood Diyetinin uzun süreli uygulanması sadece belirli yiyecekleri kapsadığından tek tip beslenmeye neden olacağından uzman kontrolü olmadan lütfen uzun süreli uygulamayınız.   Sağlıklı günler dilerim.  

KARNINIZ TOK ‘SIRT’ GENLERİNİZ AKTİF OLSUN! Read More »

STENT SONRASI BESLENMEYE DİKKAT

Kalp – damar hastalığı yani kardiyovasküler hastalıklar en sık karşılaşılan sağlık sorunlarından birisidir. 2019 TÜİK verilerine göre ölüm nedenleri arasında dolaşım sistemi kaynaklı hastalıklar ilk sırada yer almıştır. Daha da önemlisi dolaşım sistemi hastalıkları kaynaklı ölümlerin %39.1’ini damar tıkanıklığı oluşturmaktadır. Damar tıkanıklığına neden olan plakların oluşumunda en önemli sebepler arasında beslenme ve yaşam tarzı yer almaktadır. Dolayısıyla damarlarına stent uygulanmış bir kişi doğru beslenme ve sağlıklı yaşam tarzını alışkanlık haline getiremezse plaklar tekrar oluşacak, hastalık tekrarlayacak, ölüm riski artacaktır. Haftada en az 1 kez balık, günde 1 avuç çiğ kuruyemiş ve yarım avokado tüketmek hayat kurtarır! Günlük beslenmede yağ miktarından çok içerik önemlidir. Operasyon sonrasında yağ alımını tamamen kısıtlamak, günlük enerjinin yağdan gelen kısmını %30’unun altına düşürmek kan yağlarının artmasına neden olur. Tamamen yağsız peynirler, yoğurt, süt ile damak zevkinizden uzaklaşmayın. Tüketilen yağ çeşidi omega-3 yağ asitleri (EPA, DHA) ve doymamış yağlar (zeytinyağı, fındık yağı, ayçiçek yağı) olursa damar sağlığı korunacaktır. Yapılan bir çalışmada kalp krizi geçirmiş kişilerin omega-3 yağ asidi olan EPA ve DHA içeren yiyecekleri tüketmesinin ardından hastalık riskinin belirli oranda azaldığı görülmüştür. Doğru miktarlar kişiye özgüdür, uzmana danışarak belirlenir. Tek suçlu yağlar değildir karbonhidrat fazlası da yağa çevrilerek depo edilir! Amerikan Kalp Derneği kalp hastalıklarından korunmak için beyaz un ve bundan yapılmış hamur işleri, şeker ve şekerli yiyeceklerden uzak durarak günlük enerjinin en fazla yarısının karbonhidrattan gelmesi gerektiğini önermektedir. 2020 önerileri arasında posadan zengin karbonhidrat kaynaklarını sabah – öğle – akşam şeklinde 3’e bölünmesi yer alır. Bu da her ana öğünde en fazla 2 dilim tam buğday ekmeği veya 6 kaşık bulgur pilavı veya 6-7 kaşık kurubaklagil olması anlamına gelir. Yağ yakımı için Homosistein! Homosistein vücutta sentezlenmeyen, yağ yakımını sağlayan bir aminoasittir. Çalışmalar kardiyovasküler hastalıklarda risk etmeni olduğunu gösterir. Tahıllar, yumurta, et gibi yiyeceklerde bulunur. Bu yiyeceklerin doğru miktarda mutlaka kişinin beslenmesinde olması gerekir. B12 ve folat vitamini eksikliği homosistein düzeyini düşürmektedir. Eğer eksiklik varsa ve beslenmeyle yeterli tüketim oluyorsa emilim bozuklukları göz ardı edilmemelidir. Belirli aralıklarla kan tetkikleriyle kontrol edilmelidir. D Vitamini her zaman şart! D Vitamini içeren yiyecekler, somon, sığır karaciğeri, yumurta sarısı, karides, tavuk, kırmızı et ve doğada güneş gören mantarlardır. Fakat yiyeceklerle yeterli alım mümkün değildir. Öğle saatlerinde açık havada, kollar – bacaklar açık şekilde en az yarım saat güneşle vücutta yeterli düzeye ulaşabilir. Bütün bu şartlar sağlansa da Dünyada eksikliği en çok görülen vitamindir. Belirli aralıklarla kan tetkikleriyle kontrol edilerek gerekiyorsa takviye şarttır. Siyah çay, elma, kakao kalbi koruyor! Yapılan bir çalışmada günlük 6 bardak siyah çay veya 54g bitter çikolata (%54 kakao içeren) veya 2-3 adet elma (1 elma = 120g olmalı)  tüketenlerin tüketmeyenlere kıyasla kalp hastalıklarından ölüm oranının %39 daha düşük olduğu bulunmuştur. Stent operasyonları sonrasında günlük 6 bardak çay tüketiminin kalp sağlığını %46 oranında koruduğu da belirtilmiştir. Damar sağlığında posa önemli! Tam tahıllı yiyeceklerin yanında günde en az 2 porsiyon sebze (sebze yemeği ve salatalar) ve 3-4 porsiyon meyve (3-4 orta boy meyve) tüketimi kolesterolü düşürür, fazla yağın atımını sağlar. Belirtilen kurallara uygun beslenme programı kişiye özgü olmalı, tek bir hastalığa göre değerlendirememeli, beraberinde yer alan kronik hastalıklara da uygun olması gerektiğinden günlük beslenmenizi uzman takibi olmadan genel önerilere göre planlamayınız.  

STENT SONRASI BESLENMEYE DİKKAT Read More »

Kanserde Beslenme Tedavisi

Hangi kanser türü olursa olsun tedavi sürecinde en çok merak edilen konuların başında beslenme düzeninin nasıl olması gerektiği geliyor. İlaçların yanında alınan ve kulaktan kulağa yayılan bitkisel tedavi yöntemleri yarardan çok zarar verebiliyor. Tedavi sırasında kemoterapinin olumsuz etkilerinden ise basit yöntemlerle kurtulmak mümkün olabiliyor. Anemnezleri alınır ve beslenme alışkanlıkları belirlenir, Hastanın hastalığı sürecinde  ihtiyaç duyduğu beslenme desteği belirlenir Hastanın tedavisi süreci içerinde bağışıklık sistemini güçlendirici, tedavi edici ve yatıştırıcı beslenme prokolleri ile hastalık süreci desteklenir. Hastaya ve hasta yakınlarına diyet ve beslenme eğitimleri verilir. Az ama sık beslenme kanserde önemli Tedavi sırasında hastaların en çok yaşadığı sorunların başında iştahsızlık gelecektir. Azar azar ama sık yemek yiyerek iştah arttırılabilmektedir. Hareket ederek iştahı arttırmanın yanında; kuruyemiş, muz gibi yiyecekleri ulaşılabilecek yerde bulundurmak gerekir. İştahsızlığın devam ettiği ve kilo verildiği durumlarda ek ilaç için doktora başvurulmalıdır. İlaçlar Ağzınızın Tadını Değiştirebilir Kemoterapi sırasında dengeli miktarda protein, karbonhidrat ve yağ içerikli gıdaların tüketilmesi gerekmektedir. Kemoterapi ilaçları, tat alma duyusu, koku hissi, yutkunma ve çiğneme fonksiyonlarını etkileyebilmektedir. Tedavi gören kişi daha önce sevdiği yiyeceklerden uzaklaşırken, hiç sevmediği yemekleri canı çekebilmektedir. Bulantı şikâyetleriniz olabilir Zencefil Önemli Kemoterapinin en sık rastlanan yan etkilerinden biri de mide bulantısı ve kusmadır. Kokusu ağır ve yağlı yiyeceklerden kaçınarak, kraker ya da kızartılmış ekmek tüketmek bulantıyı bastırmak için faydalı olabilmektedir. Sıvı ihtiyacını yemekle beraber tüketmektense öğünler arasında almak bulantı hissini azaltmaktadır. Bol kıyafetleri tercih ederek zencefil çayı tüketmek olumlu sonuçlar verebilmektedir. Ağız kuruluğu yaşayabilirsiniz Sakızı Deneyin Tedavi sırasında ağızdaki kuruluk, acı hissi ve yaralar hayatı olumsuz etkileyebilmektedir. Ekşi, asidik ve boğazı tahriş edecek besinlerden kaçınarak, yiyecekleri çok sıcak ya da soğuk tüketmemek gerekir. Ağız içindeki yaralar çoksa besinler püre haline getirilebilir. Boğazı uyuşturan anestezik ilaçlar doktora başvurulmadan kullanılmalıdır. Ağız kuruluğunu gidermek için sık aralıklarla su içip tatlı yiyecek ya da içecekler tüketmek, rahatlama hissi vermektedir. Sakız çiğnemek, şeker emmek, limon ya da zencefil kullanmak ağız kuruluğunu ve acılık hissini giderebilmektedir. Su İçin İshal ya da kabızlık sorunları ile kemoterapi tedavileri sırasında sıkça karşılaşılmaktadır. İshal için lifli gıdalar, yağlı yiyecekleri, süt ürünlerini ve tatlandırıcı içeren besinleri azaltmak gerekmektedir. Tuzlu ayran, yeşillikler, muz, domates, patates gibi sodyum ve potasyum içeren besinleri tüketmek önemlidir. Kabızlık için ise bol lifli yiyecek tüketerek hareket etmeye çalışılmalıdır. Her iki durumda da bol su tüketmek olumlu sonuçlar vermektedir. Eş Dost Tavsiyesi İle İlaç Ve Vitaminlere Sarılmayın Kanser tedavisi sırasında aile bireyleri ya da çevredeki kişiler hastalığa iyi geldiği söylenen yiyecek, vitamin ve ilaç tavsiyelerinde bulunabilmektedir. Bu tedavi yöntemlerinin doğal ürünlerden oluştuğu için daha faydalı olduğu gündeme getirilmektedir. Ayrıca kanser tedavisinde kullanılan ilaçların büyük bir kısmının bitki ve deniz ürünlerinin defalarca farklı test aşamalarından geçirilerek elde edildiği unutulmamalıdır. Bu bitkilere dikkat Kamuoyunda sıkça tavsiye edilen ısırgan gibi bazı bitkilerin kemoterapi ilaçlarıyla etkileşebileceği tedavinin etkinliğini azaltarak veya yan etkilerini artırarak olumsuz sonuçlara yol açabileceği bilinmelidir. Sarımsak, malign melanom ve Hodgkin lenfoma tedavisinde kullanılan dakarbazin ile etkileşebilir Soya, keten tohumu; meme kanseri, rahim ve over kanseri tedavisinde kullanılan tamoksifen ile etkileşebilir Sarı kantaron otu, neredeyse tüm kemoterapi ilaçları ile etkileşebilir Ginseng, ekinezya, kedi otu, gingko biloba; birçok kemoterapi ilacı ve akıllı molekül sınıfındaki ilaçlarla etkileşebilir Greyfurt, her gün tüketildiğinde kemoterapi ilaçlarıyla etkileştiği görülmektedir. Öğünlerinizin içerikleri önemli Protein ve Kanser: Yüksek miktarda hayvansal protein alımı kanser ile ilişkilendirilmektedir. Bunun nedenlerinden birisi yüksek miktarda hayvansal protein alındığında doymuş yağ tüketiminde de artış olmasındandır. Yapılan çalışmalarda doymuş yağ tüketimi ile meme, prostat, rahim, kolorektal, pankreas ve böbrek kanserleri arasında ilişki olduğu bulunmuştur. Ancak yine de bu kanserlerin proteinle mi ya da doymuş yağ alımı ile mi bağıntılı olduğu tam olarak açıklanamamaktadır. Yağ içeriği yüksek et ve işlenmiş et tüketimi yerine alternatif protein kaynakları olan balık, tavuk sağlıklı pişirme yöntemleri ile tüketilmelidir. Nitrat, nitrit gibi katkı maddeleri içeren ürünlerden ( sucuk, sosis, salam vb.) uzak durulmalıdır. Yağ ve Kanser: Yağlar vücudun enerji deposu olup vücutta sentezlenemeyen elzem yağ asitleri ve yağda eriyen vitaminlerin alınması için gereklidirler. Yağın her çeşidinin (sıvı veya katı, hayvansal veya bitkisel) fazla tüketilmesi özellikle prostat, meme, testis, rahim, yumurtalık ve kolorektal kanserlerinin oluşum riskini arttırmaktadır. Bu nedenle yağ alımını azaltmak için yemekler az yağ ile pişirilmeli özellikle et yemeklerine ilave yağ eklenmemeli kendi yağında pişirilmelidir. Doymuş yağların tüketimi azaltılarak doymamış yağ tüketimi arttırılmalıdır. Bitkisel sıvı yağlar tercih edilmelidir. Yağ çeşidi ve tüketimi belirli bir denge içerisinde olmalıdır. Karbonhidrat ve Kanser: Karbonhidratlar başlıca enerji kaynağımızdır. Yiyeceklerimizde en çok bulunan besin ögesidir. Başlıca çay şekeri, pekmez, bal, ekmek, sebze, meyve, kurubaklagil de bulunmaktadır. Et, balık ve tavukta az miktarlarda nişasta benzeri ‘glikojen’ denen karbonhidrat bulunmaktadır. Sebze, meyve, kepeği ayrılmamış tahıl ve kurubaklagillerde bir karbonhidrat türü olan posa (lif) bulunmaktadır. Posanın fazla alınması kabızlığı önleyerek bağırsakların düzenli olarak çalışmasını sağlamakta ve kolon-rektum kanserleri oluşumunu engelleyebilmektedir. Vitaminler ve Kanser: Vitaminlerin genellikle kanser oluşumunu önledikleri belirtilmektedir. Vitaminlerin günlük önerilen miktarlardan az alınmasının kanser riskini arttırdığı bildirilmiştir. Mineraller ve Kanser: İnsan vücuduna minerallerin çoğu içecek ve yiyeceklerle, bir kısmı hava yoluyla bazıları da deri ile alınır. Bazı mineraller kanserin oluşmasını önlemeye yardımcı olurken bazıları da kansere neden olur. Bazı minerallerde alım miktarına göre her iki şekilde de etki göstermektedir. Kanser oluşumuna neden olan başlıca mineraller nikel, kadminyum, kurşun, asbest (amyant) ve arseniktir. Kanserden koruyucu minerallerin başlıcalar selenyum, iyot, çinko, molibden, kalsiyum ve demirdir. Alkol, Sigara ve Kanser: Bağımlılık yapan bu iki maddenin ayrı ayrı kullanımlarının yanı sıra birlikte kullanıldıklarında da kanser riskini daha da arttırdığı bilinmektedir.  Bu nedende alkol ve sigara tüketimi sınırlandırılarak tamamen sonlanmalıdır. Besinler Pişirme Yöntemleri ve Kanser: Pişirme yöntemlerinden biri olan mangalda pişirme yöntemi sağlık açısından güvenilir bir yöntem değildir. Mangal kömürüne yakın olarak pişirilen besinlerde sağlık açısından zararlı maddeler oluşmakta ve kanser riskini arttırmaktadır. Yine aynı şekilde kızartma, kavurma, közleme, tütsüleme gibi hatalı pişirme yöntemlerinin yerine haşlama, fırında pişirme gibi sağlıklı yöntemler tercih edilmelidir.

Kanserde Beslenme Tedavisi Read More »

Detaylı Vücut Analizi

Vücut Analizi Nasıl Yapılır Vücut analizi nasıl yapılır, vücuttaki yağ oranı, su oranı ve kas ölçümleri yapılmasına denir. Analizi yapılınca kişinin değerleri analiz edilir. Hastanın değerleri tedavi süresi boyunca kayıt altına alır. Analiz sonucu tablolar ve grafiklerle gösterilir ve tedavinin süreci o şekilde belirlenir. Çıplak ayakla bir ölçüm cihazının üzerine çıkılır, vücudun hissetmeyeceği düşük bir seviyede elektrik akımları gönderilir. Kaslar ve vücut sıvıları arasında dolaşan elektrik akımları yağ dokusuyla birlikte vücut direncini ortaya çıkartır. Vücut yağı ile ortaya çıkan direnç ekrana yansıtılır. Ölçümleri kişiye özel bir şekilde hazırlanılır. Herkesin programı farklıdır ve doktor tavsiyesiyle yapılmalıdır. Vücutta bulunan yağ oranı, kasların ve suyun oranının hangi bölgede daha çok veya daha az olduğu bu şekilde hesaplanır. Yaşamınızda yeni bir sayfa açmak isteyenler, kilo ve yağ oranını dengeleyip diyet yaparak sağlıklı beslenmek ve düzenli bir şekilde kilo vermeyi planlayanların vücut kas ve yağ oranı ölçen cihaza girmesi gerekmektedir. Bu işlemi doktora gitmeden vücut analizi baskülü yardımıyla da yapılır. Bu basküller detaylı ya da tam net bir bilgi vermese de vücudunuzda bulunan kas oranlarını yağ ve su oranınızı ortalama bir şekilde öğrenmenize yardımcı olabilir. Asıl vücut analizi yapan yerler ise; diyetisyenler, beslenme uzmanları ve spor hocalarıdır. Vücut Analizi Aç Karnına Mı Yapılır Vücut analizi aç karnına mı yapılır sorusu, bu analizi yaptırmak isteyenlerin en çok sorduğu sorudur. Vücut Analizi Nasıl Yapılır; Aç karnına yapılmalıdır. Sıvı tüketimi gerçekleşmemelidir ve spor yapılmamalıdır. Analize giren kişinin banyo, yüzme ve sauna gibi etkinlikler gerçekleştirmemesi gerekir. Doğru bir sonuç elde etmek istiyorsanız uyandıktan 3 ila 4 saat kadar sonra ölçümü yaptırabilirsiniz. Yeni uyanan kişinin vücudunun fonksiyonları tam anlamıyla doğru etkenler göstermektedir. Analize girerken doğru verilerin için yapılması gerekenler ise; Tuvalete gidildikten sonra ve çıplak ayakla analiz gerçekleşebilir. En önemlisi ise günün her zaman aynı saatinde analiz yapılmalıdır. Eğer bu kurallara uyulmazsa vücut analizi testi farklı sonuç gösterebilir. Vücut Analizi Testi Vücut analizi testi yaptırdığınızda vücudunuzdaki kas ve yağ dengesini öğrenmiş olursunuz. Beslenme düzeninizin ne kadar sağlıklı olduğunu çıkan sonuçlar sonucunda öğrenebilir ve beslenme alışkanlığınızı düzene sokabilirsiniz.  Eğer diyet yapıyorsanız, yaptığınız diyetin doğru olup olmadığını bu test sayesinde öğrenebilirsiniz. Doğru diyet yapmak size kilo verdirir ve yağ kaybedersiniz. Yanlış diyet ise vücudunuzda kas kaybına yol açabilir.  Vücudunuzun direncini öğrenmek için ve düzenli bir beslenme programı oluşturmak için analiz testinin önemi büyüktür. Vücut analizi, el ve ayaklara elektrotlar ile yapılan, hafif derecede elektriksel ölçümler ile vücutta bulunan su, yumuşak doku, kas ve yağ oranının öğrenmenizi sağlayan işlemdir. Vücut Analizi Nasıl Olmalı Her kişinin metabolizması farklı çalışmaktadır. Metabolizmanın çalışmasına göre egzersiz plan çizelgesi ve beslenme programı oluşturulur. Kişiler bu programla kendinde gördüğü değişikliği fark edip motivasyonunu en üst seviyeye çıkartacak hem de sağlıklı beslenme yolunda emin adımlarla yürümeye devam edecektir. Bu şekilde sağlıklı bir kişi olarak hayatına devam edecek aynı zamanda sağlıklı bir şekilde yağlarından kurtulup kilo vermiş olacaktır. Vücut analizi yapan yerlerin sıklıkla dile getirdikleri şey “İnsanlar vücutlarıyla alakalı sürekli yanlış şeyler düşünüyor” cümlesidir. Vücut analizi düzenli olarak yapılmalıdır. Zayıf görünen kişi yağ oranının düşük olduğunu dile getiriyor ama bu her zaman doğru değildir. Bazen de kilolu olan birisinin yağ oranın çok fazla olduğu dile getirilir. Ancak, bu yanlış bir düşüncedir. Bu yüzden vücut analizi doğru bir şekilde yapılmalıdır. Analiz, kişinin düşündüğünün aksine daha farklı bir durumda olduğu gösterilebilir. Uygulanacak tedavi ve kişiye verilecek program sayesinde, kişinin hem vücut kontrolü sağlanır hem de sağlıklı bir şekilde kilo verip vermediğinin sonuçları elde edilir. Vücut analizi, bioelektrikal impedans tekniğiyle çalışan bir monitör aracılığıyla gerçekleşir. Vücuda giden akımlar sayesinde vücut farklı tepkiler gösterir ve bu tepkiler sayesinde vücudun kas, yağ ve su oranı meydana çıkar. Vücut analizi testi yapıldığında analizlerde sonucu etkileyen şeyler olabilir. İlk ölçümde çıkan oran %23, birkaç saat sonra yapıldığında %18 görülebilir.  Bazı durumlar vücudumuzun yağ oranını değiştirebilir. Örnek verecek olursak eğer, banyodan sonra, yeni uyanıldığında veya yemek yedildikten sonra yağ oranında artış ya da azalma olabilir. Kadınların regl döneminde ya da bir hastalık durumunda, alkollüyken vücut standartlarınız normal olmayacaktır. İlaç kullanımı, yüksek ateş, enfeksiyon, hamilelik, stres durumlarında gerçek değerlerin görülmesi çok zordur. Eğer ölçüm yaptırmaya gidiliyorsa bu durumlarda bulunmamanız ve standart halinizle ölçüm yapmaya gidilmelidir. Dört tip vücut tipi bulunmaktadır… Bunlardan birisi elma tipli vücuttur. Bu vücut genellikle erkeklerde bulunur. Orta gövde geniş ve dolgun, bacaklara doğru inildiğinde ise bir daralma vardır. İkinci vücut tipi ise kalp tipi vücuttur. Bu vücut tipinin en belirgin özelliği göğüs kısmının geniş olmasıdır. Bacaklara doğru ise incelme görülür. Üçüncü vücut tipi ise kum saati tipi diye adlandırılır. Bu vücut türü kadınlarda olmaktadır. Göğüs ve kalça kısımları eşit bel kısmı ise ince olarak görülür. Dördüncü ve son vücut tipi armut tipli vücuttur. Bu vücut de türü en çok kadınlarda denk gelinir. Belirgin özellikleri kalça geniş ve dolgun, omuz yapıları dar tipli vücutlardır. Hangi vücut tipine sahip olunursa olunsun analiz her vücuda aynı şekilde uygulanılır ve analize girilmeden uyulması gereken kurallar kesinlikle aynı şekilde geçerlidir. Görüldüğü gibi vücut analizi yaptırmak çok önemlidir. Sağlıklı bir vücuda sahip olmak istiyorsak ve sağlıklı bir şekilde kilo vermek istiyorsak kesinlikle yaptırma es geçilmemelidir.

Detaylı Vücut Analizi Read More »

Kilo Alma Programları

Kilo Alma Programından önce, Vücut yapımız dışarıdan bakıldığında ayna da bizi mutlu edip etmemesini sağlamanın yanında sağlıklı olup olmadığımızın da habercisi olabiliyor. Kilomuzun boyumuza göre oranı bize matematiksel olarak sağlığımız ve bedenimiz açısında bir bilgi vermektedir. Bu hesaplamaya beden kitle indeksi diyoruz ve kilonuzu boyunuza göre bu veriler doğrultusunda değerlendiriyoruz. Ayrıca vücudumuzda belirli bir miktarda yağ olması gerekmektedir. Fazla yağa sahip olmak ne kadar kötü ise vücudumuzun sağlıklı görünmesi ve sağlıklı çalışabilmesi içinde belirli bir miktarda yağa ihtiyacı olduğu da mutlaka bilinmelidir. Unutulmamalıdır ki beynimizde sinir uyarılarının iletilmesinden tutunda, birçok hormonun yapısında yağ vardır. Belirli bir yağ kütlesinin altında olmak belki aynaya baktığınızda size kendinizi iyi hissettirebilir ancak beraberinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Beden kitle indeksi sağlıklı bireylerde 20 ile 25 arasında olmalıdır. 18,5 ile 19,9 arasını zayıflık olarak nitelendiriyoruz. 18,5 beden kitle indeksinin altına olmak sağlık problemleri yaratacak kadar zayıf olmanın göstergesidir. Yağ oranı olarak bedeni değerlendirmek her zaman daha doğru bilgilendirme olacaktır. Kilonuzun sahip olduğu yağa oranı erkeklerde %10 ile %20 arasında olması sağlıklı yağ kütlesi olarak adlandırılabilir. Kadınlarda ise %18 ile %28 arasında yağa sahip olmak sağlıklıdır. Kadınlarda %18, erkeklerde ise %10 yağ kütlesinin altında olmak sağlık açısından problem yaratabilir. Tabi ki özel durumlarda örneğin sporcu bireylerde doktor, spor eğitmenleri ve diyetisyenler eşliğinde yağ oranı kontrollü olarak bu değerlerin altına düşürülebilir. Biz diyetisyenlere zayıf olmaya bağlı olarak yaşanan çeşitli sıkıntılar yüzünden kilo almak için bireyler başvurmaktadır. Bu sebepler genellikle iştahsızlık, kıyafet bulmakta güçlük, aynada kendini beğenmeme, çabuk hastalanma, adet düzensizlikleri (adet olamama), tırnak ve deri bozuklukları, saç dökülmeleri oluyor. Zayıf olmak yanlış beslenme alışkanlıklarına sahip olmak, aşırı fiziksel aktivite yapmak veya aldığınız kalori ile yaktığınız kalori arasında dengeyi kuramamak ile ilgili olabildiği gibi altında yatan metabolik hastalıklarda olabilir. Örneğin hipertroidi hastası bir kişi metabolizmasının hızlı çalışması sebebiyle yüksek kalorili beslense dahi kilo alamayabilir. Bu nedenle öncelikle zayıflığın altında yatan her hangi bir hastalığın olup olmadığı mutlaka incelenmelidir. Bu konuda dâhiliye uzmanları veya endokrinologlardan yardım alınabilir. Kilo almak dışarıdan bakıldığında çok kolay gibi görülebilir. Ama kilo alırken de sağlığımızı düşünerek doğru adımları atmak gerekmektedir. Kilo alma programlarında da aynı kilo verme programlarında olduğu gibi disiplinli olmak gerekmektedir. Birkaç gün dikkatli beslenip sonra tekrar yemek yemekten uzaklaşmak kilo almayı zorlaştırır. Hedef her gün aynı disiplin ile size uygun hazırlanmış yüksek kalorili beslenme programına uymanızdır.  Öneriler Günde 3 ana ve 3-4 ara öğün olmak üzere sık sık beslenin. Öğünlerinizde miktarı küçük ama kalorisi yüksek besinler bulundurun. Acıkmasanız dahi canınız hiçbir şey yemek istemese dahi ana ve ara öğünlerinizi atlamayın. Kahvaltıda kalori değeri yüksek tereyağı, kaymak gibi besinlere ye verin. Her gün 1 adet yumurta yiyin. Peynir, süt, yoğurt, ayran gibi proteinden zengin besinlerin tam yağlılarını tercih edin ve her öğününüzde mutlaka birinden bulundurun. Bal, ev yapımı reçel, pekmez, tahin miktarı az ama kalorisi yüksek besinlerdir. Kahvaltıda tüketebilirsiniz. Fındık, ceviz, badem, kuru meyveler, fıstık, kaju hem sağlıklı hem de kalorilidir. Bu besinler ile gün içerinde ara öğün yapabilirsiniz. Yemeklere başlarken çiğ sebze veya salata tüketmek düşük kalorili besinlerle mide hacminin dolmasına ve yüksek kalorili yemeklere yer kalmamasına sebep olabilir. Yemeğe salata ile değil ana yemek veya çorba ile başlayın. Ana yemek için protein içeriği yüksek kırmızı et, tavuk veya balık tercih edin. Sebze yemek isterseniz etli sebze yemekleri tercih edin. Kilo almak için bile olsa kızartma yemeklerden uzak durun. Kızartma yemekler midede sindirim problemi yaratarak bir sonraki öğünde yemek yemenizi engeller. Pilav, makarna, bulgur pilavı yüksek kalori içeren yiyeceklerdir, öğle ve akşam yemeklerinizde tercih edebilirsiniz. Sütlaç, tavukgöğsü gibi sütlü tatlıları yemekle birlikte tüketebilirsiniz. Öğleden sonra mutlaka bir ara öğün yapın ve sütlü tatlı ya da tost yemeye gayret gösterin. Yatmadan önce 1 bardak süt içebilirsiniz, sütünüzü balla tatlandırarak aldığınız kalori miktarını arttırabilirsiniz. Süt ve bebe bisküvileri ile hazırladığınız karışımlar size bir tatlı seçeneği olabilir. Süt veya kefir + 1 tatlı kaşığı bal + 1 muz + 1 yemek kaşığı dövülmüş ceviz içi veya fındık veya badem’i birlikte blendırdan geçirerek kalorisi yüksek bir içecek hazırlayabilirsiniz.

Kilo Alma Programları Read More »

Sınav Döneminde Beslenme

Sınavda Başarılı Olmak İçin Doğru Beslenmek Şart Üniversite sınavına sayılı günler kala oluşan sınav stresi birçok yeme davranış bozukluğunu beraberinde getirebiliyor. Stres ile gelişen yeme davranış bozukluğu beraberinde kilo kayıpları, aşırı kilo alma, mide bulantısı, kabızlık, baş dönmeleri gibi birçok sağlık problemine sebep olabiliyor. Bu dönemde doğru, yeterli ve dengeli bir beslenme programı uygulanırsa hem sağlık problemlerinden korunma, hem de doğru besin seçimi ile başarıyı artırmak mümkün. Peki sınav öncesi, sınav sabahında ve sırasında hangi besinleri ne miktarda yememiz gerekiyor? Her zaman olduğu gibi yeterli ve dengeli beslenme, her grup besinden yeterli miktarda tüketmek başarının anahtarı olacaktır. Sınava hazırlanan kişiler gerek zaman bulamamaktan gerekse alışkanlık olmadığından günün en önemli öğünü olan sabah kahvaltısını atlıyor. Oysa beyin kan şekeriyle çalışıyor ve sabah kalktığımızda kan şekerimiz düşüktür. Ayrıca yapılan araştırmalarda, sabah kahvaltı eden kişilerin başarı oranlarının ve dikkat düzeylerinin yüksek olduğu görülmüştür. Bu yüzden mutlaka güne; süt, kepekli ekmek, peynir, yumurta, pekmez, yulaf ezmesi gibi besleyici değeri yüksek gıdalar kahvaltı ederek başlamak önemlidir. Yine kan şekerinin düşmemesi ve bir sonraki öğünde fazla besin alınmaması için mutlaka ara öğünler yapılmalıdır. Ara öğünler basit şeker içeren, kan şekerinin hızla yükselip, düşmesine sebep olan tatlı, çikolata, hazır meyve suları yerine kan şekerini yavaş yükselten ve düşük kalori içeren meyve, yoğurt, küçük kepekli sandviç, ayran gibi gıdalardan oluşması doğrudur. Hiçbir öğün atlanmamalı ve öğünlerde dengeli beslenilmelidir. Yağsız et, yoğurt, salata, sebze yemeği ve kepekli ekmekten oluşan öğünler dengelidir. Başarının arttırılması için tatlı, çikolata gibi şekerli besinlerin yüksek miktarda tüketimi hatalıdır. Kan şekerini hızla yükseltmeyen diğer şeker kaynakları olan meyve, kepek ekmek, pilav, kepekli makarna, bulgur, yulaf gibi şeker kaynaklarının tüketimi gerekmektedir. İçecekler konusunda da dikkatli olmak gerekiyor Özellikle bu dönemde çok fazla çay, kahve ve kola içmek kalp çarpıntısına, huzursuzluğa, geç saatlerde de uykusuzluğa, korku ve endişeye neden olur. Kolalı içeceklerde bol miktarda kafein içerir. Bunların yerine C vitamini içeriği yüksek kuşburnu, papatya, adaçayı gibi bitki çayları tüketmek daha doğrudur. Özellikle rezene gibi sakinleştirici etkisi olan çayların her gün tüketimi de stresin azaltılmasında etkendir. Bol bol antioksidan… Stresin azaltılması açısından besinlerde bulunan antioksidanların tüketilmesi önerilebilir. Balık, ceviz, fındıkta bol miktarda bulunan Omega-3 yağ asitleri antioksidandır. Haftada 2 kez balık, haftada 2-3 kez 5-6 fındık, ceviz tüketimi ile karşılanabilir. Yeşil biber, maydanoz, çilek, ıspanak, karnabahar gibi meyve ve sebzelerde bol miktarda bulunan C vitamini de antioksidandır. Günde 6-7 porsiyon meyve ve sebze tüketmek gereklidir. Stere karşı etkin olan yumurta, süt, ıspanak, havuç, kayısı gibi besinlerde bulunun A vitamini ve tahin, kurubaklagil, fındık, badem gibi yağlı tohumlarda bol miktarda bulunan E vitaminin tüketilmesi sınav döneminde stresin azaltılmasında etkili olacaktır. Beyin fonksiyonlarında görev alan aynı zamanda bir antioksidan olan çinko da süt ve türevlerinde, tavuk, yumurta, balık, yağlı tohumlarda bulunur ve düzenli tüketilmesi gerekmektedir. Bunun yanında beyin fonksiyon işlevleri ve sinir sisteminde görev alan B grubu vitaminlerinin de bu dönem de düzenli tüketilmesi gerekmektedir. B vitaminleri ette, balıkta, kepek çavdar ürünlerinde ve koyu yeşil sebzelerde bulunur. Ayrıca anti-stres özelliğine sahip kepek, çavdar, baklagiller, ayçiçeği çekirdeğinde bulunan magnezyumu da unutmamak gerekir. Stresin azaltılmasında düzenli uyku saatleri, düzenli egzersiz programları, yeterli ve dengeli bir beslenme programı önerilmektedir. Sınav öncesi, sabahı ve sırasında beslenme önerileri; Sınavdan bir gün önce şimdiye kadar yemediğiniz besini ilk defa o gün tüketmeyi denemeyiniz. Mümkünse dışarıda yemek yemeyiniz, evde daha önce yediğiniz yemekleri tercih ediniz. Kan şekerinizin ayarlanması ve başarı oranınızın artması açısından tatlı, çikolata hazır meyve suyu gibi gıdalar yerine kan şekerinizi yavaş yükselten meyve, kepekli ekmek, süt ve ürünleri gibi gıdaları tercih ediniz. Bir gün öncesinde çok yağlı, ağır gıdalar yerine protein, karbonhidrat, yağ dengeli hafif gıdalar tercih ediniz. Huzursuzluk, kalp çarpıntısı ve uykusuzluk gibi sağlık problemlerine yol açtığı için çay, kahve, kola yerine bitki çaylarını tercih ediniz. Sabah kalktığınızda süt, yumurta, peynir, kepek ekmek, yulaf ezmesi gibi kan şekerinizi hızla yükseltip düşürmeyecek dengeli bir sabah kahvaltısı ediniz. Yararlı diye sevmediğiniz, sindirim sisteminizde sıkıntı oluşturabilecek gıdaları tüketmeyiniz, kendinizin sevdiği dengeli besinleri seçiniz. Sınav sırasında şekerli gıdalar tüketmeyiniz. Kan şekerinizin düşmemesi için küçük kepekli sandviç, kepekli bisküvi, paket süt, su gibi besinler tüketiniz.

Sınav Döneminde Beslenme Read More »

Menopoz Döneminde Beslenme

Menopoz nedir? Kadınlarda yaşlılığa geçişin başlangıç noktası olarak gösterilen menopoz dönemi, kadın yaşamındaki önemli dönemlerden biridir. Menopoz fizyolojik bir süreçtir ve ovarial follikül rezervinin tükenmesi sonucunda doğurganlık sonlanmaktadır. Son menstrual periyoddan sonra en az 1 yıl menstruasyon görülmemesi menopoz olarak değerlendirilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği tanıma göre; ovaryum aktivitesinin yitirilmesi sonucunda menstruasyonun kalıcı olarak sonlanmasıdır. Dünya genelinde görülen menopoz yaş ortalaması 51’dir. Gelişmiş ülkelerde menopoz yaşı 49.3-51.4 yaş aralığında görülürken, diğer gelişmekte olan ülkelerde 43.5-49.4 yaş aralığında görülmektedir. Yapılan çalışmalar Türk kadınının menopoz yaşının 45 ile 47 yaş aralığında yoğunlaştığını bildirmiştir. Menopoz yaşının belirlenmesinde ise önemli olan kalıtım, menarş yaşı, coğrafya, evlilik, genital faktörler, çalışma durumu, psikolojik faktörler ve beslenme faktörleridir. Obezite, fazla alkol, kahve ve sigara tüketimi bu dönemi daha da erkene çekebilmektedir. Menopoza giren kadınlar nasıl beslenmeli? Menopoz dönemine giren kadınlarda bazal metabolizma hızında yavaşlama, kas kütlesinde azalma gerçekleştiği için kilo artışı görülebilmektedir. Bu nedenle yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmek oldukça önemlidir. Menapoz döneminde besin çeşitliliği sağlanmalıdır. Enerji içeriği düşük, besleyici değeri yüksek besinler tüketilmelidir. Porsiyon kontrolü sağlanarak mutlaka ideal vücut ağırlığı korunmalıdır. Menopozda tüketilmesi gereken besinler nelerdir? Omega 3 yağ asitleri kandaki trigliserit düzeyini düşürür. En iyi Omega-3 kaynağı olan balığın haftada en az 2 kere tüketilmesi gerekmektedir. Balık tüketemeyen bireylerin, bitkisel Omega 3 kaynağı olan ceviz, keten tohumu, semizotu gibi besinlerin tüketimini artırması gerekmektedir. Günde toplam 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir. Lif/posa, kolesterol öncüsü safra asitlerinin kana geçmesini engellediği için posa tüketimi arttırılmalıdır. Sebze, meyve, kurubaklagiller, yulaf, tam tahıllı gıdalar zengin posa içeriği nedeniyle diyette mutlaka bulundurulmalıdır. Glisemik indeksi düşük, yani kan şekerini daha yavaş yükselten gıdalar tüketilmelidir. Beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek, pirinç yerine kinoa, bulgur, karabuğday gibi tahıl kaynaklarına, kuru meyveler yerine taze meyvelere diyette yer verilmelidir. Kemik sağlığının korunması için peynir, yoğurt ve kefir gibi süt ürünleri, kuruyemişler, yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyum içeriği yüksek besinler tüketilmelidir. Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Günde en fazla 1 çay kaşığı tuz kullanılmalıdır. Turşu, şalgam, paketli ürünler fazla sodyum içerebileceği için bu gıdaların aşırı tüketiminden kaçınılmalıdır. Sıvı tüketimi artırılmalıdır. Kilo başına 30 ml sıvı tüketimi oldukça önemlidir. Fiziksel aktivite artırılmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisine göre de haftada en az 150 dk egzersiz veya yürüyüş yapılmalıdır. Menopozda fitoöstrejen besinlerin önemi nedir? Menapoz sonrası görülebilecek semptomları hafifletmek amacıyla fitoöstrojen gıdalara diyette sıklıkla yer vermek oldukça önemlidir. Yapısal ve fonksiyonel olarak östradiol içeren veya benzer östrojenik aktiviteye sahip bitki bileşenlere fitoöstrojenler denir. İsoflavon ve lignan en önemli fitoöstrojenlerdir. İsoflavonlar, soya, nohut gibi baklagillerde ve kırmızı yoncada, lignanlar ise yağlı tohumlarda yüksek konsantrasyonlarda bulunur. Soya ve soya ürünleri yüksek konsantrasyonlarda fitoöstrojen (isoflavon, flavon) içermesi nedeniyle menopoz semptomlarının hafifletilmesinde kullanılır. Soya, soya fasülyesinden doğal şekilde yararlanıldığı gibi; soya filizi, soya sütü, soya eti, soya yağı, soya unu, soya kepeği, soya sosu olarak da tüketilmektedir. Asyalı kadınlar beslenme alışkanlıkları gereği soyayı çok tüketmektedir. Böylece hafif ve orta dereceli olan sıcak basmalarında %50-60 oranında azalma olduğu bildirilmektedir. Plasebo kontrollü yapılan son çalışmalarda günlük 60 gr soya proteini alan kadınların %45’inde sıcak basmalarının önemli ölçüde azaldığı saptanmıştır Kara Yılan Otu (Black Cohosh) Karayılan otu bitkisinin gövdesi ya da kökleri kapsül, hapların içindeki katı bitki özü, sıvı bitki özü ve çay seklinde taze ya da kuru olarak kullanılmaktadır. Günde 1-2 adet yemeklerden önce ya da sonra alınması önerilmektedir Karayılan otunun mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte, bütün çalışmalar karayılan otunun menopozal semptomları büyük ölçüde düzelttiğini göstermektedir. Menopozal dönemdeki 80 kadın üzerinde yapılan bir çalışmada östrojene karşı karayılan otunun etkisine bakılmıştır. On iki hafta boyunca kara yılan otunu kullanan kadınların, vazomotor semptomlarında ve vajinal epitelyumlarında düzelmeler olduğu saptanmıştır. Karayılan otunu kullanan grubun vazomotor semptomlarındaki azalmanın, plasebo ve östrojen kullanan gruba göre daha fazla olduğu belirtilmiştir. Sarı Kantaron Sarı kantaron yüzyıllardır antidepresan olarak kullanılmaktadır. Hafif ya da orta dereceli depresyonun tedavisinde etkili olduğu ileri sürülmektedir. Prospektif bir çalışmada pre ve postmenopozal semptomları olan 43-65 yaş arası kadınlarda psikolojik, psikosomatik (bafl ağrısı,çarpıntı) ve vazomotor semptomların insidans ve şiddetinde önemli bir azalma olduğu saptanmıştır. Sarı kantaronun diğer ilaçlarla etkileşimi olduğu için menopozal semptomlar için kullanan kadınlar olası etkileşimlere karşı kullanmadan önce mutlaka hekimine danışmalıdır. Menopozda kaçınılması gereken besinler nelerdir? Östrojen seviyesi azaldıkça, kalp krizi ve ateroskleroz için risk artar. Bu nedenle, düşük yağlı ve düşük kolesterol içeren besinler tüketilmelidir. Et ürünleri tüketilecekse mutlaka deri ve yağ kısımlarının ayrıldığından emin olunmalıdır. İşlenmiş etler (salam, sucuk, sosis vb) tüketilmemelidir. Yemekler zeytinyağı gibi sıvı yağlar ile pişirilmelidir. Kızartma şeklinde pişirilen gıdalardan ve tereyağı, iç yağı, katı margarinden uzak durulmalıdır. Alkol ve sigara kullanılmamalıdır. Kafein içeren içecekler, uyku problemlerini artırabileceği için günde 3-4 fincandan fazla çay ve kahve tüketilmemelidir. Günde 17.00’den sonra kafeinli içecek tüketimi sonlanmalıdır.

Menopoz Döneminde Beslenme Read More »

Kurumsal Danışmanlık

Kurumsal beslenme danışmanlığı başta Amerika olmak üzere pek çok şirkette kullanılan sağlıklı beslenme eğitim hizmetidir. Bu eğitim programı çalışanların ve yöneticilerin beslenme danışmanlığı, doğru kilo yönetimi, sağlıklı mutfak, spor için beslenme danışmanlığı, sağlıklı menü seçimi ve satın alma, şirkette diyetisyen hizmeti ile özel eğitim programları ve seminerleri kapsar. Sağlıklı beslenme yaşamın her alanında doğru seçimlere bağlıdır.  Kurumsal beslenme danışmanlığı çalışanların sağlıklı yaşamaları için önemli bir yatırımdır. Sağlıklı beslenme eğitim programlarının şirkette bir sosyal sorumluluk bilinci kapsamında yer alması konusunda önemli bir çaba harcamaktadır. Sağlıklı beslenme, çalışanların ve yöneticilerin verimliliğini şirkette başarı ve motivasyonu güçlendirir. Beslenme danışmanlığı kilo, özel beslenme ve diyet eğitimleri, mutfak için gıda satın alması sağlıklı beslenme önerilerini akla getirir. Ancak pek çok araştırma gösteriyor ki kurumsal beslenme danışmanlığı hizmeti alan çalışanların şirkette bağlılığı daha iyi. Şirkette kurumsal beslenme danışmanlığı hizmetlerimiz başladığında; Beslenme uzmanı takibinde öneriler ile sağlıklı çalışanların oranı artmaya başlar Çalışanların hastalıklara bağlı işe gelmeme oranı düşer Kurumsal beslenme danışmanlığı çalışanların verimliliğini yükseltir Sağlıklı beslenme ve başarılı diyet eğitimleri sağlık harcamalarında düşüş ve buna bağlı sigorta payı ve poliçe satın alma da avantaj yaratır Doğru menü planlama eğitimine bağlı mutfakta oluşan atıklar aza iner, satın alma kar eder Beslenme danışmanlığı ve özel diyet ile sağlıklı kilo kaybına bağlı işyeri kazaları azalabilir Spora yönelik motive edici öneriler ve özel beslenme danışmanlığı ile grup içi iletişim artar Çalışanların stres ve sigara kullanımı da sağlıklı çalışma olumsuz etkileyen etmenlerdendir. Ancak Harvard Üniversitesi Sağlık Bölümü’ne göre “sigara kullanımı bir yana, sağlıklı bir yaşam için en önemli nokta sağlıklı, doğru beslenme ve buna bağlı olarak yediklerimizin bizi nasıl etkilediği.” Beslenme danışmanlığı çalışanların sağlıklı olmaları konusunda kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, şirketlerin kurumsal beslenme danışmanlığı ve sağlık eğitimi programlarına odaklanmaları gerekmektedir. Amerikan Tıp Birliği Dergisi (Journal of the Amerikan Medical Association) çalışmasına göre obezite, çalışanların sağlıklı olması açısından önemlidir çünkü  Obez birey bir senede 6 ile 9 gün veya daha fazla sağlık problemleri nedeniyle izin almaktadır. Bunun için de en başarılı seçim kurumsal beslenme danışmanlığı ve sağlıklı diyet eğitim programı olarak gözüküyor. Kurumsal Beslenme Danışmanlığı Neden Önemlidir? Sağlıklı Beslenme danışmanlığı hizmetlerimiz  ile çalışanlarınızın sağlığını koruyup iyileştirerek verimliliğini ve performansını arttırabilir, olası iş kayıplarını engelleyebilirsiniz. Beslenme ve Diyet Akademisi Dergisi’nin çalışmasına göre, Beslenme danışmanlığı için harcanan her 1$ geriye 4$ kazanç olarak yansıyor! Buna ek olarak, tip 2 diyabet konusunda beslenme eğitimi  alanların iş günü kaybının %64 oranın da azalığı, yeterlilik ve verimlilik konularında ise %87 oranında başarı elde edildiği belirtilmektedir. Çalışanlarınızın sürekli çabuk yoruluyor veya sürekli halsizlikten şikayet ediyor olması yanlış diyet , sağlıklı olmayan beslenme, demir eksikliği, gün içindeki dengesiz kan şekeri, aşırı kilo alımı ya da kilo alımına bağlı gelişen uyku apnesi olabilir. Bu sorunlar çalışanların sağlığını dolayısı ile performanslarını etkileyecektir. Başarıya giden çözüm; sağlıklı beslenme önerileri ve eğitim hizmetleriyle çalışanların sağlığını korumak hem de verimliliğini arttırmaktır. Kurumsal beslenme danışmalığı burada devreye girmektedir. Hizmetlerimiz gıda satın alma, mutfak eğitimi programı ve sağlıklı menü oluşturmak için beslenme danışmanlığını da kapar. Beslenme danışmanlığı sadece kilo verme başarısı ve diyet ile ilgilenmez, her bireyin ömür boyu daha kaliteli beslenmesi için özel beslenme durumlarına göre eğitim verir. Örneğin Diyabet ve beslenme Kolesterol ve beslenme Gebelik ve beslenme Yüksek tansiyon ve beslenme Karaciğer yağlanması ve beslenme Kanser ve beslenme Antioksidanlar vitaminler ve beslenme Beslenme danışmanlığı  ve diyetisyen hizmeti yoğun çalışan yöneticinin başarı ve üretkenliği için özel olarak planlanır ve seyahatlerini de kapsayarak yeni bir beslenme ve diyet biçimi oluşturulması hedeflenir ve çalışma konforuna  destek olunur Diyetisyen Didem Yıldız ile verdiğimiz beslenme danışmanlığı hizmetlerimizle daha sağlıklı çalışanlara sahip olabilirsiniz.

Kurumsal Danışmanlık Read More »

Alışveriş Sepeti