Blog

Kanserde Beslenme Tedavisi

Hangi kanser türü olursa olsun tedavi sürecinde en çok merak edilen konuların başında beslenme düzeninin nasıl olması gerektiği geliyor. İlaçların yanında alınan ve kulaktan kulağa yayılan bitkisel tedavi yöntemleri yarardan çok zarar verebiliyor. Tedavi sırasında kemoterapinin olumsuz etkilerinden ise basit yöntemlerle kurtulmak mümkün olabiliyor. Anemnezleri alınır ve beslenme alışkanlıkları belirlenir, Hastanın hastalığı sürecinde  ihtiyaç duyduğu beslenme desteği belirlenir Hastanın tedavisi süreci içerinde bağışıklık sistemini güçlendirici, tedavi edici ve yatıştırıcı beslenme prokolleri ile hastalık süreci desteklenir. Hastaya ve hasta yakınlarına diyet ve beslenme eğitimleri verilir. Az ama sık beslenme kanserde önemli Tedavi sırasında hastaların en çok yaşadığı sorunların başında iştahsızlık gelecektir. Azar azar ama sık yemek yiyerek iştah arttırılabilmektedir. Hareket ederek iştahı arttırmanın yanında; kuruyemiş, muz gibi yiyecekleri ulaşılabilecek yerde bulundurmak gerekir. İştahsızlığın devam ettiği ve kilo verildiği durumlarda ek ilaç için doktora başvurulmalıdır. İlaçlar Ağzınızın Tadını Değiştirebilir Kemoterapi sırasında dengeli miktarda protein, karbonhidrat ve yağ içerikli gıdaların tüketilmesi gerekmektedir. Kemoterapi ilaçları, tat alma duyusu, koku hissi, yutkunma ve çiğneme fonksiyonlarını etkileyebilmektedir. Tedavi gören kişi daha önce sevdiği yiyeceklerden uzaklaşırken, hiç sevmediği yemekleri canı çekebilmektedir. Bulantı şikâyetleriniz olabilir Zencefil Önemli Kemoterapinin en sık rastlanan yan etkilerinden biri de mide bulantısı ve kusmadır. Kokusu ağır ve yağlı yiyeceklerden kaçınarak, kraker ya da kızartılmış ekmek tüketmek bulantıyı bastırmak için faydalı olabilmektedir. Sıvı ihtiyacını yemekle beraber tüketmektense öğünler arasında almak bulantı hissini azaltmaktadır. Bol kıyafetleri tercih ederek zencefil çayı tüketmek olumlu sonuçlar verebilmektedir. Ağız kuruluğu yaşayabilirsiniz Sakızı Deneyin Tedavi sırasında ağızdaki kuruluk, acı hissi ve yaralar hayatı olumsuz etkileyebilmektedir. Ekşi, asidik ve boğazı tahriş edecek besinlerden kaçınarak, yiyecekleri çok sıcak ya da soğuk tüketmemek gerekir. Ağız içindeki yaralar çoksa besinler püre haline getirilebilir. Boğazı uyuşturan anestezik ilaçlar doktora başvurulmadan kullanılmalıdır. Ağız kuruluğunu gidermek için sık aralıklarla su içip tatlı yiyecek ya da içecekler tüketmek, rahatlama hissi vermektedir. Sakız çiğnemek, şeker emmek, limon ya da zencefil kullanmak ağız kuruluğunu ve acılık hissini giderebilmektedir. Su İçin İshal ya da kabızlık sorunları ile kemoterapi tedavileri sırasında sıkça karşılaşılmaktadır. İshal için lifli gıdalar, yağlı yiyecekleri, süt ürünlerini ve tatlandırıcı içeren besinleri azaltmak gerekmektedir. Tuzlu ayran, yeşillikler, muz, domates, patates gibi sodyum ve potasyum içeren besinleri tüketmek önemlidir. Kabızlık için ise bol lifli yiyecek tüketerek hareket etmeye çalışılmalıdır. Her iki durumda da bol su tüketmek olumlu sonuçlar vermektedir. Eş Dost Tavsiyesi İle İlaç Ve Vitaminlere Sarılmayın Kanser tedavisi sırasında aile bireyleri ya da çevredeki kişiler hastalığa iyi geldiği söylenen yiyecek, vitamin ve ilaç tavsiyelerinde bulunabilmektedir. Bu tedavi yöntemlerinin doğal ürünlerden oluştuğu için daha faydalı olduğu gündeme getirilmektedir. Ayrıca kanser tedavisinde kullanılan ilaçların büyük bir kısmının bitki ve deniz ürünlerinin defalarca farklı test aşamalarından geçirilerek elde edildiği unutulmamalıdır. Bu bitkilere dikkat Kamuoyunda sıkça tavsiye edilen ısırgan gibi bazı bitkilerin kemoterapi ilaçlarıyla etkileşebileceği tedavinin etkinliğini azaltarak veya yan etkilerini artırarak olumsuz sonuçlara yol açabileceği bilinmelidir. Sarımsak, malign melanom ve Hodgkin lenfoma tedavisinde kullanılan dakarbazin ile etkileşebilir Soya, keten tohumu; meme kanseri, rahim ve over kanseri tedavisinde kullanılan tamoksifen ile etkileşebilir Sarı kantaron otu, neredeyse tüm kemoterapi ilaçları ile etkileşebilir Ginseng, ekinezya, kedi otu, gingko biloba; birçok kemoterapi ilacı ve akıllı molekül sınıfındaki ilaçlarla etkileşebilir Greyfurt, her gün tüketildiğinde kemoterapi ilaçlarıyla etkileştiği görülmektedir. Öğünlerinizin içerikleri önemli Protein ve Kanser: Yüksek miktarda hayvansal protein alımı kanser ile ilişkilendirilmektedir. Bunun nedenlerinden birisi yüksek miktarda hayvansal protein alındığında doymuş yağ tüketiminde de artış olmasındandır. Yapılan çalışmalarda doymuş yağ tüketimi ile meme, prostat, rahim, kolorektal, pankreas ve böbrek kanserleri arasında ilişki olduğu bulunmuştur. Ancak yine de bu kanserlerin proteinle mi ya da doymuş yağ alımı ile mi bağıntılı olduğu tam olarak açıklanamamaktadır. Yağ içeriği yüksek et ve işlenmiş et tüketimi yerine alternatif protein kaynakları olan balık, tavuk sağlıklı pişirme yöntemleri ile tüketilmelidir. Nitrat, nitrit gibi katkı maddeleri içeren ürünlerden ( sucuk, sosis, salam vb.) uzak durulmalıdır. Yağ ve Kanser: Yağlar vücudun enerji deposu olup vücutta sentezlenemeyen elzem yağ asitleri ve yağda eriyen vitaminlerin alınması için gereklidirler. Yağın her çeşidinin (sıvı veya katı, hayvansal veya bitkisel) fazla tüketilmesi özellikle prostat, meme, testis, rahim, yumurtalık ve kolorektal kanserlerinin oluşum riskini arttırmaktadır. Bu nedenle yağ alımını azaltmak için yemekler az yağ ile pişirilmeli özellikle et yemeklerine ilave yağ eklenmemeli kendi yağında pişirilmelidir. Doymuş yağların tüketimi azaltılarak doymamış yağ tüketimi arttırılmalıdır. Bitkisel sıvı yağlar tercih edilmelidir. Yağ çeşidi ve tüketimi belirli bir denge içerisinde olmalıdır. Karbonhidrat ve Kanser: Karbonhidratlar başlıca enerji kaynağımızdır. Yiyeceklerimizde en çok bulunan besin ögesidir. Başlıca çay şekeri, pekmez, bal, ekmek, sebze, meyve, kurubaklagil de bulunmaktadır. Et, balık ve tavukta az miktarlarda nişasta benzeri ‘glikojen’ denen karbonhidrat bulunmaktadır. Sebze, meyve, kepeği ayrılmamış tahıl ve kurubaklagillerde bir karbonhidrat türü olan posa (lif) bulunmaktadır. Posanın fazla alınması kabızlığı önleyerek bağırsakların düzenli olarak çalışmasını sağlamakta ve kolon-rektum kanserleri oluşumunu engelleyebilmektedir. Vitaminler ve Kanser: Vitaminlerin genellikle kanser oluşumunu önledikleri belirtilmektedir. Vitaminlerin günlük önerilen miktarlardan az alınmasının kanser riskini arttırdığı bildirilmiştir. Mineraller ve Kanser: İnsan vücuduna minerallerin çoğu içecek ve yiyeceklerle, bir kısmı hava yoluyla bazıları da deri ile alınır. Bazı mineraller kanserin oluşmasını önlemeye yardımcı olurken bazıları da kansere neden olur. Bazı minerallerde alım miktarına göre her iki şekilde de etki göstermektedir. Kanser oluşumuna neden olan başlıca mineraller nikel, kadminyum, kurşun, asbest (amyant) ve arseniktir. Kanserden koruyucu minerallerin başlıcalar selenyum, iyot, çinko, molibden, kalsiyum ve demirdir. Alkol, Sigara ve Kanser: Bağımlılık yapan bu iki maddenin ayrı ayrı kullanımlarının yanı sıra birlikte kullanıldıklarında da kanser riskini daha da arttırdığı bilinmektedir.  Bu nedende alkol ve sigara tüketimi sınırlandırılarak tamamen sonlanmalıdır. Besinler Pişirme Yöntemleri ve Kanser: Pişirme yöntemlerinden biri olan mangalda pişirme yöntemi sağlık açısından güvenilir bir yöntem değildir. Mangal kömürüne yakın olarak pişirilen besinlerde sağlık açısından zararlı maddeler oluşmakta ve kanser riskini arttırmaktadır. Yine aynı şekilde kızartma, kavurma, közleme, tütsüleme gibi hatalı pişirme yöntemlerinin yerine haşlama, fırında pişirme gibi sağlıklı yöntemler tercih edilmelidir.

Kanserde Beslenme Tedavisi Read More »

Detaylı Vücut Analizi

Vücut Analizi Nasıl Yapılır Vücut analizi nasıl yapılır, vücuttaki yağ oranı, su oranı ve kas ölçümleri yapılmasına denir. Analizi yapılınca kişinin değerleri analiz edilir. Hastanın değerleri tedavi süresi boyunca kayıt altına alır. Analiz sonucu tablolar ve grafiklerle gösterilir ve tedavinin süreci o şekilde belirlenir. Çıplak ayakla bir ölçüm cihazının üzerine çıkılır, vücudun hissetmeyeceği düşük bir seviyede elektrik akımları gönderilir. Kaslar ve vücut sıvıları arasında dolaşan elektrik akımları yağ dokusuyla birlikte vücut direncini ortaya çıkartır. Vücut yağı ile ortaya çıkan direnç ekrana yansıtılır. Ölçümleri kişiye özel bir şekilde hazırlanılır. Herkesin programı farklıdır ve doktor tavsiyesiyle yapılmalıdır. Vücutta bulunan yağ oranı, kasların ve suyun oranının hangi bölgede daha çok veya daha az olduğu bu şekilde hesaplanır. Yaşamınızda yeni bir sayfa açmak isteyenler, kilo ve yağ oranını dengeleyip diyet yaparak sağlıklı beslenmek ve düzenli bir şekilde kilo vermeyi planlayanların vücut kas ve yağ oranı ölçen cihaza girmesi gerekmektedir. Bu işlemi doktora gitmeden vücut analizi baskülü yardımıyla da yapılır. Bu basküller detaylı ya da tam net bir bilgi vermese de vücudunuzda bulunan kas oranlarını yağ ve su oranınızı ortalama bir şekilde öğrenmenize yardımcı olabilir. Asıl vücut analizi yapan yerler ise; diyetisyenler, beslenme uzmanları ve spor hocalarıdır. Vücut Analizi Aç Karnına Mı Yapılır Vücut analizi aç karnına mı yapılır sorusu, bu analizi yaptırmak isteyenlerin en çok sorduğu sorudur. Vücut Analizi Nasıl Yapılır; Aç karnına yapılmalıdır. Sıvı tüketimi gerçekleşmemelidir ve spor yapılmamalıdır. Analize giren kişinin banyo, yüzme ve sauna gibi etkinlikler gerçekleştirmemesi gerekir. Doğru bir sonuç elde etmek istiyorsanız uyandıktan 3 ila 4 saat kadar sonra ölçümü yaptırabilirsiniz. Yeni uyanan kişinin vücudunun fonksiyonları tam anlamıyla doğru etkenler göstermektedir. Analize girerken doğru verilerin için yapılması gerekenler ise; Tuvalete gidildikten sonra ve çıplak ayakla analiz gerçekleşebilir. En önemlisi ise günün her zaman aynı saatinde analiz yapılmalıdır. Eğer bu kurallara uyulmazsa vücut analizi testi farklı sonuç gösterebilir. Vücut Analizi Testi Vücut analizi testi yaptırdığınızda vücudunuzdaki kas ve yağ dengesini öğrenmiş olursunuz. Beslenme düzeninizin ne kadar sağlıklı olduğunu çıkan sonuçlar sonucunda öğrenebilir ve beslenme alışkanlığınızı düzene sokabilirsiniz.  Eğer diyet yapıyorsanız, yaptığınız diyetin doğru olup olmadığını bu test sayesinde öğrenebilirsiniz. Doğru diyet yapmak size kilo verdirir ve yağ kaybedersiniz. Yanlış diyet ise vücudunuzda kas kaybına yol açabilir.  Vücudunuzun direncini öğrenmek için ve düzenli bir beslenme programı oluşturmak için analiz testinin önemi büyüktür. Vücut analizi, el ve ayaklara elektrotlar ile yapılan, hafif derecede elektriksel ölçümler ile vücutta bulunan su, yumuşak doku, kas ve yağ oranının öğrenmenizi sağlayan işlemdir. Vücut Analizi Nasıl Olmalı Her kişinin metabolizması farklı çalışmaktadır. Metabolizmanın çalışmasına göre egzersiz plan çizelgesi ve beslenme programı oluşturulur. Kişiler bu programla kendinde gördüğü değişikliği fark edip motivasyonunu en üst seviyeye çıkartacak hem de sağlıklı beslenme yolunda emin adımlarla yürümeye devam edecektir. Bu şekilde sağlıklı bir kişi olarak hayatına devam edecek aynı zamanda sağlıklı bir şekilde yağlarından kurtulup kilo vermiş olacaktır. Vücut analizi yapan yerlerin sıklıkla dile getirdikleri şey “İnsanlar vücutlarıyla alakalı sürekli yanlış şeyler düşünüyor” cümlesidir. Vücut analizi düzenli olarak yapılmalıdır. Zayıf görünen kişi yağ oranının düşük olduğunu dile getiriyor ama bu her zaman doğru değildir. Bazen de kilolu olan birisinin yağ oranın çok fazla olduğu dile getirilir. Ancak, bu yanlış bir düşüncedir. Bu yüzden vücut analizi doğru bir şekilde yapılmalıdır. Analiz, kişinin düşündüğünün aksine daha farklı bir durumda olduğu gösterilebilir. Uygulanacak tedavi ve kişiye verilecek program sayesinde, kişinin hem vücut kontrolü sağlanır hem de sağlıklı bir şekilde kilo verip vermediğinin sonuçları elde edilir. Vücut analizi, bioelektrikal impedans tekniğiyle çalışan bir monitör aracılığıyla gerçekleşir. Vücuda giden akımlar sayesinde vücut farklı tepkiler gösterir ve bu tepkiler sayesinde vücudun kas, yağ ve su oranı meydana çıkar. Vücut analizi testi yapıldığında analizlerde sonucu etkileyen şeyler olabilir. İlk ölçümde çıkan oran %23, birkaç saat sonra yapıldığında %18 görülebilir.  Bazı durumlar vücudumuzun yağ oranını değiştirebilir. Örnek verecek olursak eğer, banyodan sonra, yeni uyanıldığında veya yemek yedildikten sonra yağ oranında artış ya da azalma olabilir. Kadınların regl döneminde ya da bir hastalık durumunda, alkollüyken vücut standartlarınız normal olmayacaktır. İlaç kullanımı, yüksek ateş, enfeksiyon, hamilelik, stres durumlarında gerçek değerlerin görülmesi çok zordur. Eğer ölçüm yaptırmaya gidiliyorsa bu durumlarda bulunmamanız ve standart halinizle ölçüm yapmaya gidilmelidir. Dört tip vücut tipi bulunmaktadır… Bunlardan birisi elma tipli vücuttur. Bu vücut genellikle erkeklerde bulunur. Orta gövde geniş ve dolgun, bacaklara doğru inildiğinde ise bir daralma vardır. İkinci vücut tipi ise kalp tipi vücuttur. Bu vücut tipinin en belirgin özelliği göğüs kısmının geniş olmasıdır. Bacaklara doğru ise incelme görülür. Üçüncü vücut tipi ise kum saati tipi diye adlandırılır. Bu vücut türü kadınlarda olmaktadır. Göğüs ve kalça kısımları eşit bel kısmı ise ince olarak görülür. Dördüncü ve son vücut tipi armut tipli vücuttur. Bu vücut de türü en çok kadınlarda denk gelinir. Belirgin özellikleri kalça geniş ve dolgun, omuz yapıları dar tipli vücutlardır. Hangi vücut tipine sahip olunursa olunsun analiz her vücuda aynı şekilde uygulanılır ve analize girilmeden uyulması gereken kurallar kesinlikle aynı şekilde geçerlidir. Görüldüğü gibi vücut analizi yaptırmak çok önemlidir. Sağlıklı bir vücuda sahip olmak istiyorsak ve sağlıklı bir şekilde kilo vermek istiyorsak kesinlikle yaptırma es geçilmemelidir.

Detaylı Vücut Analizi Read More »

Kilo Alma Programları

Kilo Alma Programından önce, Vücut yapımız dışarıdan bakıldığında ayna da bizi mutlu edip etmemesini sağlamanın yanında sağlıklı olup olmadığımızın da habercisi olabiliyor. Kilomuzun boyumuza göre oranı bize matematiksel olarak sağlığımız ve bedenimiz açısında bir bilgi vermektedir. Bu hesaplamaya beden kitle indeksi diyoruz ve kilonuzu boyunuza göre bu veriler doğrultusunda değerlendiriyoruz. Ayrıca vücudumuzda belirli bir miktarda yağ olması gerekmektedir. Fazla yağa sahip olmak ne kadar kötü ise vücudumuzun sağlıklı görünmesi ve sağlıklı çalışabilmesi içinde belirli bir miktarda yağa ihtiyacı olduğu da mutlaka bilinmelidir. Unutulmamalıdır ki beynimizde sinir uyarılarının iletilmesinden tutunda, birçok hormonun yapısında yağ vardır. Belirli bir yağ kütlesinin altında olmak belki aynaya baktığınızda size kendinizi iyi hissettirebilir ancak beraberinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Beden kitle indeksi sağlıklı bireylerde 20 ile 25 arasında olmalıdır. 18,5 ile 19,9 arasını zayıflık olarak nitelendiriyoruz. 18,5 beden kitle indeksinin altına olmak sağlık problemleri yaratacak kadar zayıf olmanın göstergesidir. Yağ oranı olarak bedeni değerlendirmek her zaman daha doğru bilgilendirme olacaktır. Kilonuzun sahip olduğu yağa oranı erkeklerde %10 ile %20 arasında olması sağlıklı yağ kütlesi olarak adlandırılabilir. Kadınlarda ise %18 ile %28 arasında yağa sahip olmak sağlıklıdır. Kadınlarda %18, erkeklerde ise %10 yağ kütlesinin altında olmak sağlık açısından problem yaratabilir. Tabi ki özel durumlarda örneğin sporcu bireylerde doktor, spor eğitmenleri ve diyetisyenler eşliğinde yağ oranı kontrollü olarak bu değerlerin altına düşürülebilir. Biz diyetisyenlere zayıf olmaya bağlı olarak yaşanan çeşitli sıkıntılar yüzünden kilo almak için bireyler başvurmaktadır. Bu sebepler genellikle iştahsızlık, kıyafet bulmakta güçlük, aynada kendini beğenmeme, çabuk hastalanma, adet düzensizlikleri (adet olamama), tırnak ve deri bozuklukları, saç dökülmeleri oluyor. Zayıf olmak yanlış beslenme alışkanlıklarına sahip olmak, aşırı fiziksel aktivite yapmak veya aldığınız kalori ile yaktığınız kalori arasında dengeyi kuramamak ile ilgili olabildiği gibi altında yatan metabolik hastalıklarda olabilir. Örneğin hipertroidi hastası bir kişi metabolizmasının hızlı çalışması sebebiyle yüksek kalorili beslense dahi kilo alamayabilir. Bu nedenle öncelikle zayıflığın altında yatan her hangi bir hastalığın olup olmadığı mutlaka incelenmelidir. Bu konuda dâhiliye uzmanları veya endokrinologlardan yardım alınabilir. Kilo almak dışarıdan bakıldığında çok kolay gibi görülebilir. Ama kilo alırken de sağlığımızı düşünerek doğru adımları atmak gerekmektedir. Kilo alma programlarında da aynı kilo verme programlarında olduğu gibi disiplinli olmak gerekmektedir. Birkaç gün dikkatli beslenip sonra tekrar yemek yemekten uzaklaşmak kilo almayı zorlaştırır. Hedef her gün aynı disiplin ile size uygun hazırlanmış yüksek kalorili beslenme programına uymanızdır.  Öneriler Günde 3 ana ve 3-4 ara öğün olmak üzere sık sık beslenin. Öğünlerinizde miktarı küçük ama kalorisi yüksek besinler bulundurun. Acıkmasanız dahi canınız hiçbir şey yemek istemese dahi ana ve ara öğünlerinizi atlamayın. Kahvaltıda kalori değeri yüksek tereyağı, kaymak gibi besinlere ye verin. Her gün 1 adet yumurta yiyin. Peynir, süt, yoğurt, ayran gibi proteinden zengin besinlerin tam yağlılarını tercih edin ve her öğününüzde mutlaka birinden bulundurun. Bal, ev yapımı reçel, pekmez, tahin miktarı az ama kalorisi yüksek besinlerdir. Kahvaltıda tüketebilirsiniz. Fındık, ceviz, badem, kuru meyveler, fıstık, kaju hem sağlıklı hem de kalorilidir. Bu besinler ile gün içerinde ara öğün yapabilirsiniz. Yemeklere başlarken çiğ sebze veya salata tüketmek düşük kalorili besinlerle mide hacminin dolmasına ve yüksek kalorili yemeklere yer kalmamasına sebep olabilir. Yemeğe salata ile değil ana yemek veya çorba ile başlayın. Ana yemek için protein içeriği yüksek kırmızı et, tavuk veya balık tercih edin. Sebze yemek isterseniz etli sebze yemekleri tercih edin. Kilo almak için bile olsa kızartma yemeklerden uzak durun. Kızartma yemekler midede sindirim problemi yaratarak bir sonraki öğünde yemek yemenizi engeller. Pilav, makarna, bulgur pilavı yüksek kalori içeren yiyeceklerdir, öğle ve akşam yemeklerinizde tercih edebilirsiniz. Sütlaç, tavukgöğsü gibi sütlü tatlıları yemekle birlikte tüketebilirsiniz. Öğleden sonra mutlaka bir ara öğün yapın ve sütlü tatlı ya da tost yemeye gayret gösterin. Yatmadan önce 1 bardak süt içebilirsiniz, sütünüzü balla tatlandırarak aldığınız kalori miktarını arttırabilirsiniz. Süt ve bebe bisküvileri ile hazırladığınız karışımlar size bir tatlı seçeneği olabilir. Süt veya kefir + 1 tatlı kaşığı bal + 1 muz + 1 yemek kaşığı dövülmüş ceviz içi veya fındık veya badem’i birlikte blendırdan geçirerek kalorisi yüksek bir içecek hazırlayabilirsiniz.

Kilo Alma Programları Read More »

Sınav Döneminde Beslenme

Sınavda Başarılı Olmak İçin Doğru Beslenmek Şart Üniversite sınavına sayılı günler kala oluşan sınav stresi birçok yeme davranış bozukluğunu beraberinde getirebiliyor. Stres ile gelişen yeme davranış bozukluğu beraberinde kilo kayıpları, aşırı kilo alma, mide bulantısı, kabızlık, baş dönmeleri gibi birçok sağlık problemine sebep olabiliyor. Bu dönemde doğru, yeterli ve dengeli bir beslenme programı uygulanırsa hem sağlık problemlerinden korunma, hem de doğru besin seçimi ile başarıyı artırmak mümkün. Peki sınav öncesi, sınav sabahında ve sırasında hangi besinleri ne miktarda yememiz gerekiyor? Her zaman olduğu gibi yeterli ve dengeli beslenme, her grup besinden yeterli miktarda tüketmek başarının anahtarı olacaktır. Sınava hazırlanan kişiler gerek zaman bulamamaktan gerekse alışkanlık olmadığından günün en önemli öğünü olan sabah kahvaltısını atlıyor. Oysa beyin kan şekeriyle çalışıyor ve sabah kalktığımızda kan şekerimiz düşüktür. Ayrıca yapılan araştırmalarda, sabah kahvaltı eden kişilerin başarı oranlarının ve dikkat düzeylerinin yüksek olduğu görülmüştür. Bu yüzden mutlaka güne; süt, kepekli ekmek, peynir, yumurta, pekmez, yulaf ezmesi gibi besleyici değeri yüksek gıdalar kahvaltı ederek başlamak önemlidir. Yine kan şekerinin düşmemesi ve bir sonraki öğünde fazla besin alınmaması için mutlaka ara öğünler yapılmalıdır. Ara öğünler basit şeker içeren, kan şekerinin hızla yükselip, düşmesine sebep olan tatlı, çikolata, hazır meyve suları yerine kan şekerini yavaş yükselten ve düşük kalori içeren meyve, yoğurt, küçük kepekli sandviç, ayran gibi gıdalardan oluşması doğrudur. Hiçbir öğün atlanmamalı ve öğünlerde dengeli beslenilmelidir. Yağsız et, yoğurt, salata, sebze yemeği ve kepekli ekmekten oluşan öğünler dengelidir. Başarının arttırılması için tatlı, çikolata gibi şekerli besinlerin yüksek miktarda tüketimi hatalıdır. Kan şekerini hızla yükseltmeyen diğer şeker kaynakları olan meyve, kepek ekmek, pilav, kepekli makarna, bulgur, yulaf gibi şeker kaynaklarının tüketimi gerekmektedir. İçecekler konusunda da dikkatli olmak gerekiyor Özellikle bu dönemde çok fazla çay, kahve ve kola içmek kalp çarpıntısına, huzursuzluğa, geç saatlerde de uykusuzluğa, korku ve endişeye neden olur. Kolalı içeceklerde bol miktarda kafein içerir. Bunların yerine C vitamini içeriği yüksek kuşburnu, papatya, adaçayı gibi bitki çayları tüketmek daha doğrudur. Özellikle rezene gibi sakinleştirici etkisi olan çayların her gün tüketimi de stresin azaltılmasında etkendir. Bol bol antioksidan… Stresin azaltılması açısından besinlerde bulunan antioksidanların tüketilmesi önerilebilir. Balık, ceviz, fındıkta bol miktarda bulunan Omega-3 yağ asitleri antioksidandır. Haftada 2 kez balık, haftada 2-3 kez 5-6 fındık, ceviz tüketimi ile karşılanabilir. Yeşil biber, maydanoz, çilek, ıspanak, karnabahar gibi meyve ve sebzelerde bol miktarda bulunan C vitamini de antioksidandır. Günde 6-7 porsiyon meyve ve sebze tüketmek gereklidir. Stere karşı etkin olan yumurta, süt, ıspanak, havuç, kayısı gibi besinlerde bulunun A vitamini ve tahin, kurubaklagil, fındık, badem gibi yağlı tohumlarda bol miktarda bulunan E vitaminin tüketilmesi sınav döneminde stresin azaltılmasında etkili olacaktır. Beyin fonksiyonlarında görev alan aynı zamanda bir antioksidan olan çinko da süt ve türevlerinde, tavuk, yumurta, balık, yağlı tohumlarda bulunur ve düzenli tüketilmesi gerekmektedir. Bunun yanında beyin fonksiyon işlevleri ve sinir sisteminde görev alan B grubu vitaminlerinin de bu dönem de düzenli tüketilmesi gerekmektedir. B vitaminleri ette, balıkta, kepek çavdar ürünlerinde ve koyu yeşil sebzelerde bulunur. Ayrıca anti-stres özelliğine sahip kepek, çavdar, baklagiller, ayçiçeği çekirdeğinde bulunan magnezyumu da unutmamak gerekir. Stresin azaltılmasında düzenli uyku saatleri, düzenli egzersiz programları, yeterli ve dengeli bir beslenme programı önerilmektedir. Sınav öncesi, sabahı ve sırasında beslenme önerileri; Sınavdan bir gün önce şimdiye kadar yemediğiniz besini ilk defa o gün tüketmeyi denemeyiniz. Mümkünse dışarıda yemek yemeyiniz, evde daha önce yediğiniz yemekleri tercih ediniz. Kan şekerinizin ayarlanması ve başarı oranınızın artması açısından tatlı, çikolata hazır meyve suyu gibi gıdalar yerine kan şekerinizi yavaş yükselten meyve, kepekli ekmek, süt ve ürünleri gibi gıdaları tercih ediniz. Bir gün öncesinde çok yağlı, ağır gıdalar yerine protein, karbonhidrat, yağ dengeli hafif gıdalar tercih ediniz. Huzursuzluk, kalp çarpıntısı ve uykusuzluk gibi sağlık problemlerine yol açtığı için çay, kahve, kola yerine bitki çaylarını tercih ediniz. Sabah kalktığınızda süt, yumurta, peynir, kepek ekmek, yulaf ezmesi gibi kan şekerinizi hızla yükseltip düşürmeyecek dengeli bir sabah kahvaltısı ediniz. Yararlı diye sevmediğiniz, sindirim sisteminizde sıkıntı oluşturabilecek gıdaları tüketmeyiniz, kendinizin sevdiği dengeli besinleri seçiniz. Sınav sırasında şekerli gıdalar tüketmeyiniz. Kan şekerinizin düşmemesi için küçük kepekli sandviç, kepekli bisküvi, paket süt, su gibi besinler tüketiniz.

Sınav Döneminde Beslenme Read More »

Menopoz Döneminde Beslenme

Menopoz nedir? Kadınlarda yaşlılığa geçişin başlangıç noktası olarak gösterilen menopoz dönemi, kadın yaşamındaki önemli dönemlerden biridir. Menopoz fizyolojik bir süreçtir ve ovarial follikül rezervinin tükenmesi sonucunda doğurganlık sonlanmaktadır. Son menstrual periyoddan sonra en az 1 yıl menstruasyon görülmemesi menopoz olarak değerlendirilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği tanıma göre; ovaryum aktivitesinin yitirilmesi sonucunda menstruasyonun kalıcı olarak sonlanmasıdır. Dünya genelinde görülen menopoz yaş ortalaması 51’dir. Gelişmiş ülkelerde menopoz yaşı 49.3-51.4 yaş aralığında görülürken, diğer gelişmekte olan ülkelerde 43.5-49.4 yaş aralığında görülmektedir. Yapılan çalışmalar Türk kadınının menopoz yaşının 45 ile 47 yaş aralığında yoğunlaştığını bildirmiştir. Menopoz yaşının belirlenmesinde ise önemli olan kalıtım, menarş yaşı, coğrafya, evlilik, genital faktörler, çalışma durumu, psikolojik faktörler ve beslenme faktörleridir. Obezite, fazla alkol, kahve ve sigara tüketimi bu dönemi daha da erkene çekebilmektedir. Menopoza giren kadınlar nasıl beslenmeli? Menopoz dönemine giren kadınlarda bazal metabolizma hızında yavaşlama, kas kütlesinde azalma gerçekleştiği için kilo artışı görülebilmektedir. Bu nedenle yeterli ve dengeli bir şekilde beslenmek oldukça önemlidir. Menapoz döneminde besin çeşitliliği sağlanmalıdır. Enerji içeriği düşük, besleyici değeri yüksek besinler tüketilmelidir. Porsiyon kontrolü sağlanarak mutlaka ideal vücut ağırlığı korunmalıdır. Menopozda tüketilmesi gereken besinler nelerdir? Omega 3 yağ asitleri kandaki trigliserit düzeyini düşürür. En iyi Omega-3 kaynağı olan balığın haftada en az 2 kere tüketilmesi gerekmektedir. Balık tüketemeyen bireylerin, bitkisel Omega 3 kaynağı olan ceviz, keten tohumu, semizotu gibi besinlerin tüketimini artırması gerekmektedir. Günde toplam 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir. Lif/posa, kolesterol öncüsü safra asitlerinin kana geçmesini engellediği için posa tüketimi arttırılmalıdır. Sebze, meyve, kurubaklagiller, yulaf, tam tahıllı gıdalar zengin posa içeriği nedeniyle diyette mutlaka bulundurulmalıdır. Glisemik indeksi düşük, yani kan şekerini daha yavaş yükselten gıdalar tüketilmelidir. Beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek, pirinç yerine kinoa, bulgur, karabuğday gibi tahıl kaynaklarına, kuru meyveler yerine taze meyvelere diyette yer verilmelidir. Kemik sağlığının korunması için peynir, yoğurt ve kefir gibi süt ürünleri, kuruyemişler, yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyum içeriği yüksek besinler tüketilmelidir. Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Günde en fazla 1 çay kaşığı tuz kullanılmalıdır. Turşu, şalgam, paketli ürünler fazla sodyum içerebileceği için bu gıdaların aşırı tüketiminden kaçınılmalıdır. Sıvı tüketimi artırılmalıdır. Kilo başına 30 ml sıvı tüketimi oldukça önemlidir. Fiziksel aktivite artırılmalıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisine göre de haftada en az 150 dk egzersiz veya yürüyüş yapılmalıdır. Menopozda fitoöstrejen besinlerin önemi nedir? Menapoz sonrası görülebilecek semptomları hafifletmek amacıyla fitoöstrojen gıdalara diyette sıklıkla yer vermek oldukça önemlidir. Yapısal ve fonksiyonel olarak östradiol içeren veya benzer östrojenik aktiviteye sahip bitki bileşenlere fitoöstrojenler denir. İsoflavon ve lignan en önemli fitoöstrojenlerdir. İsoflavonlar, soya, nohut gibi baklagillerde ve kırmızı yoncada, lignanlar ise yağlı tohumlarda yüksek konsantrasyonlarda bulunur. Soya ve soya ürünleri yüksek konsantrasyonlarda fitoöstrojen (isoflavon, flavon) içermesi nedeniyle menopoz semptomlarının hafifletilmesinde kullanılır. Soya, soya fasülyesinden doğal şekilde yararlanıldığı gibi; soya filizi, soya sütü, soya eti, soya yağı, soya unu, soya kepeği, soya sosu olarak da tüketilmektedir. Asyalı kadınlar beslenme alışkanlıkları gereği soyayı çok tüketmektedir. Böylece hafif ve orta dereceli olan sıcak basmalarında %50-60 oranında azalma olduğu bildirilmektedir. Plasebo kontrollü yapılan son çalışmalarda günlük 60 gr soya proteini alan kadınların %45’inde sıcak basmalarının önemli ölçüde azaldığı saptanmıştır Kara Yılan Otu (Black Cohosh) Karayılan otu bitkisinin gövdesi ya da kökleri kapsül, hapların içindeki katı bitki özü, sıvı bitki özü ve çay seklinde taze ya da kuru olarak kullanılmaktadır. Günde 1-2 adet yemeklerden önce ya da sonra alınması önerilmektedir Karayılan otunun mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte, bütün çalışmalar karayılan otunun menopozal semptomları büyük ölçüde düzelttiğini göstermektedir. Menopozal dönemdeki 80 kadın üzerinde yapılan bir çalışmada östrojene karşı karayılan otunun etkisine bakılmıştır. On iki hafta boyunca kara yılan otunu kullanan kadınların, vazomotor semptomlarında ve vajinal epitelyumlarında düzelmeler olduğu saptanmıştır. Karayılan otunu kullanan grubun vazomotor semptomlarındaki azalmanın, plasebo ve östrojen kullanan gruba göre daha fazla olduğu belirtilmiştir. Sarı Kantaron Sarı kantaron yüzyıllardır antidepresan olarak kullanılmaktadır. Hafif ya da orta dereceli depresyonun tedavisinde etkili olduğu ileri sürülmektedir. Prospektif bir çalışmada pre ve postmenopozal semptomları olan 43-65 yaş arası kadınlarda psikolojik, psikosomatik (bafl ağrısı,çarpıntı) ve vazomotor semptomların insidans ve şiddetinde önemli bir azalma olduğu saptanmıştır. Sarı kantaronun diğer ilaçlarla etkileşimi olduğu için menopozal semptomlar için kullanan kadınlar olası etkileşimlere karşı kullanmadan önce mutlaka hekimine danışmalıdır. Menopozda kaçınılması gereken besinler nelerdir? Östrojen seviyesi azaldıkça, kalp krizi ve ateroskleroz için risk artar. Bu nedenle, düşük yağlı ve düşük kolesterol içeren besinler tüketilmelidir. Et ürünleri tüketilecekse mutlaka deri ve yağ kısımlarının ayrıldığından emin olunmalıdır. İşlenmiş etler (salam, sucuk, sosis vb) tüketilmemelidir. Yemekler zeytinyağı gibi sıvı yağlar ile pişirilmelidir. Kızartma şeklinde pişirilen gıdalardan ve tereyağı, iç yağı, katı margarinden uzak durulmalıdır. Alkol ve sigara kullanılmamalıdır. Kafein içeren içecekler, uyku problemlerini artırabileceği için günde 3-4 fincandan fazla çay ve kahve tüketilmemelidir. Günde 17.00’den sonra kafeinli içecek tüketimi sonlanmalıdır.

Menopoz Döneminde Beslenme Read More »

Kurumsal Danışmanlık

Kurumsal beslenme danışmanlığı başta Amerika olmak üzere pek çok şirkette kullanılan sağlıklı beslenme eğitim hizmetidir. Bu eğitim programı çalışanların ve yöneticilerin beslenme danışmanlığı, doğru kilo yönetimi, sağlıklı mutfak, spor için beslenme danışmanlığı, sağlıklı menü seçimi ve satın alma, şirkette diyetisyen hizmeti ile özel eğitim programları ve seminerleri kapsar. Sağlıklı beslenme yaşamın her alanında doğru seçimlere bağlıdır.  Kurumsal beslenme danışmanlığı çalışanların sağlıklı yaşamaları için önemli bir yatırımdır. Sağlıklı beslenme eğitim programlarının şirkette bir sosyal sorumluluk bilinci kapsamında yer alması konusunda önemli bir çaba harcamaktadır. Sağlıklı beslenme, çalışanların ve yöneticilerin verimliliğini şirkette başarı ve motivasyonu güçlendirir. Beslenme danışmanlığı kilo, özel beslenme ve diyet eğitimleri, mutfak için gıda satın alması sağlıklı beslenme önerilerini akla getirir. Ancak pek çok araştırma gösteriyor ki kurumsal beslenme danışmanlığı hizmeti alan çalışanların şirkette bağlılığı daha iyi. Şirkette kurumsal beslenme danışmanlığı hizmetlerimiz başladığında; Beslenme uzmanı takibinde öneriler ile sağlıklı çalışanların oranı artmaya başlar Çalışanların hastalıklara bağlı işe gelmeme oranı düşer Kurumsal beslenme danışmanlığı çalışanların verimliliğini yükseltir Sağlıklı beslenme ve başarılı diyet eğitimleri sağlık harcamalarında düşüş ve buna bağlı sigorta payı ve poliçe satın alma da avantaj yaratır Doğru menü planlama eğitimine bağlı mutfakta oluşan atıklar aza iner, satın alma kar eder Beslenme danışmanlığı ve özel diyet ile sağlıklı kilo kaybına bağlı işyeri kazaları azalabilir Spora yönelik motive edici öneriler ve özel beslenme danışmanlığı ile grup içi iletişim artar Çalışanların stres ve sigara kullanımı da sağlıklı çalışma olumsuz etkileyen etmenlerdendir. Ancak Harvard Üniversitesi Sağlık Bölümü’ne göre “sigara kullanımı bir yana, sağlıklı bir yaşam için en önemli nokta sağlıklı, doğru beslenme ve buna bağlı olarak yediklerimizin bizi nasıl etkilediği.” Beslenme danışmanlığı çalışanların sağlıklı olmaları konusunda kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, şirketlerin kurumsal beslenme danışmanlığı ve sağlık eğitimi programlarına odaklanmaları gerekmektedir. Amerikan Tıp Birliği Dergisi (Journal of the Amerikan Medical Association) çalışmasına göre obezite, çalışanların sağlıklı olması açısından önemlidir çünkü  Obez birey bir senede 6 ile 9 gün veya daha fazla sağlık problemleri nedeniyle izin almaktadır. Bunun için de en başarılı seçim kurumsal beslenme danışmanlığı ve sağlıklı diyet eğitim programı olarak gözüküyor. Kurumsal Beslenme Danışmanlığı Neden Önemlidir? Sağlıklı Beslenme danışmanlığı hizmetlerimiz  ile çalışanlarınızın sağlığını koruyup iyileştirerek verimliliğini ve performansını arttırabilir, olası iş kayıplarını engelleyebilirsiniz. Beslenme ve Diyet Akademisi Dergisi’nin çalışmasına göre, Beslenme danışmanlığı için harcanan her 1$ geriye 4$ kazanç olarak yansıyor! Buna ek olarak, tip 2 diyabet konusunda beslenme eğitimi  alanların iş günü kaybının %64 oranın da azalığı, yeterlilik ve verimlilik konularında ise %87 oranında başarı elde edildiği belirtilmektedir. Çalışanlarınızın sürekli çabuk yoruluyor veya sürekli halsizlikten şikayet ediyor olması yanlış diyet , sağlıklı olmayan beslenme, demir eksikliği, gün içindeki dengesiz kan şekeri, aşırı kilo alımı ya da kilo alımına bağlı gelişen uyku apnesi olabilir. Bu sorunlar çalışanların sağlığını dolayısı ile performanslarını etkileyecektir. Başarıya giden çözüm; sağlıklı beslenme önerileri ve eğitim hizmetleriyle çalışanların sağlığını korumak hem de verimliliğini arttırmaktır. Kurumsal beslenme danışmalığı burada devreye girmektedir. Hizmetlerimiz gıda satın alma, mutfak eğitimi programı ve sağlıklı menü oluşturmak için beslenme danışmanlığını da kapar. Beslenme danışmanlığı sadece kilo verme başarısı ve diyet ile ilgilenmez, her bireyin ömür boyu daha kaliteli beslenmesi için özel beslenme durumlarına göre eğitim verir. Örneğin Diyabet ve beslenme Kolesterol ve beslenme Gebelik ve beslenme Yüksek tansiyon ve beslenme Karaciğer yağlanması ve beslenme Kanser ve beslenme Antioksidanlar vitaminler ve beslenme Beslenme danışmanlığı  ve diyetisyen hizmeti yoğun çalışan yöneticinin başarı ve üretkenliği için özel olarak planlanır ve seyahatlerini de kapsayarak yeni bir beslenme ve diyet biçimi oluşturulması hedeflenir ve çalışma konforuna  destek olunur Diyetisyen Didem Yıldız ile verdiğimiz beslenme danışmanlığı hizmetlerimizle daha sağlıklı çalışanlara sahip olabilirsiniz.

Kurumsal Danışmanlık Read More »

Sporcu Beslenmesi

Spor ve Fitness Yapanlar… Vücudunu doğru gıdalarla destekle, egzersiz performansını zirveye çıkar. İyi bir fitness performansı yakalamanın en önemli kurallarından birinin doğru beslenmek olduğunu söylemeye bile gerek yok. Üstelik dengeli bir beslenme alışkanlığı edinmek sana hem günlük işlerin, hem de spor rutinin için gerekli olan kalori miktarını ve besin maddelerini sağlar. Egzersiz performansını artırmak sadece yediklerini düzgün seçmekle ilgili değildir, günün doğru saatlerinde doğru gıdaları tüketmen gerekir. Güne İyi Bir Başlangıç ​​Yap Günün ilk yemeği çok önemlidir. Yapılan bilimsel araştırmaların sonucunda düzenli yapılan kahvaltının obezite, diyabet ve kalp hastalığı riskini düşürdüğü ortaya çıkmıştır. Güne sağlıklı bir öğünle başlaman vücudunun ihtiyaç duyduğu kan şekerini yükseltmeye yardımcı olur. Sağlıklı bir kahvaltı, egzersiz yapacağın günlerde özellikle önemlidir. Kahvaltıyı atlarsan egzersiz yaparken kendini halsiz hissetmen mümkündür. Tabii doğru kahvaltı öğününü seçmek de çok önemlidir. Güne başlarken seni uzun süre tok tutmayacak beyaz ekmek gibi basit karbonhidratlara yönelmemelisin. Bunun yerine lif ve protein açısından zengin bir kahvaltı sana spor yapmak için ihtiyacın olan enerjiyi sağlar. Tam tahıllı ekmekler, yulaf ezmesi gibi lifli seçenekler, süt, yoğurt ve yumurta gibi protein kaynakları sağlıklı bir kahvaltı öğününün olmazsa olmazlarıdır. Doğru Karbonhidratlar Tüket Karbonhidratlar vücudun ana enerji kaynağıdır. Bilimsel çalışmalar, özellikle de düzenli egzersiz yapan biriysen, günlük toplam aldığın kalorinin yaklaşık yüzde 45 ila 65’inin karbonhidratlardan gelmesi gerektiğini belirtir. Peki tüketmen gereken doğru karbonhidrat türü nedir? Bunlar, tam tahıllarda, meyvelerde, sebzelerde ve fasulyelerde bulunan karmaşık karbonhidratlardır. Bunlar kendini daha uzun süre tok hissetmene ve kan şekeri seviyeni dengede tutmaya da yardımcı ederler. Proteinler Hem Atıştırmalıklarında Hem De Öğünlerinde Bulunmalı Protein, kasların inşası ve onarımı için gereklidir. Yani egzersizinin faydalarını gerçekten görmene yardımcı olur. Yapılan çeşitli çalışmalarda yetişkinlerin vücut ağırlığının her kilogramı için günde yaklaşık 0.8 gram protein tüketmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. Ancak egzersiz yapıyorsan daha da fazlasına ihtiyacı olabilir. Proteini şunlardan alabilirsin: – Tavuk ve hindi gibi kümes hayvanları – Sığır eti ve kuzu eti gibi kırmızı etler – Somon ve ton balığı gibi balıklar – Süt ve yoğurt gibi süt ürünleri – Fasulye ve mercimek gibi baklagiller – Yumurta Bolca Meyve ve Sebze Tüket Meyve ve sebzeler vücudunun düzgün çalışması için gereken zengin doğal lif, vitamin ve mineral kaynaklarıdır. Ayrıca kalori ve yağ oranları düşüktür. Beslenme uzmanları her öğünde tabağının yarısını meyve ve sebzelerle doldurmayı hedeflemeni önerir. Farklı renkteki meyveleri ve sebzeleri seçerek tüm vitamin, mineral ve antioksidan türlerini almayı garantileyebilirsin. Atıştırmak için kurutulmuş meyveleri egzersiz çantanda bulundurabilirsin. Sağlıklı Yağları Tercih Et Doymamış yağlar ödemi azaltmaya ve kalori almaya yardımcı olabilir. Yağlar, egzersiz için temel enerji kaynağıdır. Sağlıklı doymamış yağlar tüketmek sana spor için yeterli kaloriyi sağlar. Sağlıklı yağları bu gibi gıdalardan alabilirsin: – Fındık – Avokado – Zeytin – Zeytinyağı gibi yağlar Egzersizden Önce ve Sonra Ne Yemelisin? Bir antrenmandan önce ve sonra doğru karbonhidrat ve protein dengesini sağlamak önemlidir. Karbonhidrat ve protein içeren egzersiz öncesi atıştırmalıklar kendini daha enerjik hissetmeni sağlayabilir. Egzersiz çantanda ve buzdolabında aşağıdaki atıştırmalıkları bulundurabilirsin: – Muz – Çilek, üzüm ve portakal – Fındık – Fıstık ezmesi Yeterli Kalori Aldığından Emin Ol! Kilo vermeye çalışıyorsan daha az kalori almak iyi bir fikir gibi görünebilir. Evet, düşük kalori almak kilo kaybı sağlar, ancak aldığın kalori miktarını azaltırken seviyesine dikkat etmen gerekir. Bu tarz kilo vermeye yönelik diyetler kendini yorgun hissetmene neden olmamalıdır. Eğer kendini yorgun hissediyorsan bu sağlık ve zindelik için ihtiyacın olan miktarda kaloriyi alamadığına işaret eder. Günlük alman gereken kalori miktarı, cinsiyet, yaş, metabolizma gibi pek çok unsurun yanı sıra aktivite seviyene bağlı olarak da değişir. Bu nedenle yaşam tarzını ve fitness hedeflerini desteklemek için kaç kaloriye ihtiyacını olduğunu öğrenmek amacıyla bir uzmana danışabilirsin.  

Sporcu Beslenmesi Read More »

Online Diyet

Online diyet, Bundan böyle ile telefonunuzun veya bilgisayarınızın bir tuşuyla dünyanın her yerinden bize ulaşabileceğiniz kadar yakınınızdayız. İyi yaşam yolculuğuna bizimle birlikte yol aldığınız için çok teşekkür ederiz. Ekip arkadaşlarımla beraber daha fazla bireye ulaştırmak ve toplum sağlığına katkıda bulunmak amacıyla oluşturduğumuz bu platformda bir aile sıcaklığı ile sizlere daha yakın olmayı arzuluyoruz. Tabii ki bilimin ışığından ve etik ilkelerden ayrılmadan hep birlikte gelişerek, iyileşerek daha sağlıklı nesiller yetişmesine katkıda bulunmak için çalışıyor olacağız. Yorum ve düşüncelerinizi bizlerle paylaşmanızdan büyük memnuniyet duyarız.  

Online Diyet Read More »

Çocukluk Çağı Obezitesi

Obezite; vücuttaki yağ oranındaki artışa bağlı olarak gelişen, kilo alımındaki artış olarak tanımlanır. Dünya Sağlık Örgütü 2016 yılı itibarı ile dünyada 5 yaşın altında 41 milyon fazla kilolu veya obez çocuk bulunduğunu bildirmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Türkiye’de 15 yaş üstü bireylerde obezite oranı 2008 yılında %15,2 iken, 2014 yılında %31,1 oranında artış göstererek, %19,9’ a ulaşmıştır. Çocukluk çağı obezitelerinin yalnızca % 1-2’si altta yatan hastalık ve sendromlara bağlı olarak gelişmektedir ve çok büyük bir yüzdesi alınan kalorinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanmaktadır ve bu önlenebilir bir durumdur. Obezitenin genetik faktörlerin bazı çevresel faktörler ile etkileşmesiyle geliştiği düşünülmektedir. Şehirleşmenin sonucu olarak değişen yaşam tarzı, artmış kalori alımı ve azalan fiziksel aktivite çocukluk çağı obezitesinin temel nedenleridir. Çocukların akademik hayatta başarılı olma kaygısı, yaşanılan çevrenin güvenli olmaması çocukların evde daha çok ekran karşısında vakit geçirmelerine ve fiziksel aktivitelerinin azalmasına neden olmaktadır. Diyetteki artmış yağ oranı,  şekerli içeceklerden zengin beslenmenin de obeziteye neden olan faktörlerin başında geldiği; fazla karbonhidrat ve şekerli içecek tüketen çocukların aynı zamanda çeşitli vitamin ve mineral yetersizlikleri açısından da risk altında oldukları bilinmelidir. Düzenli beslenme obezite gelişimini önleyen diğer bir faktördür. Öğün atlanmasının özellikle de kahvaltı yapılmamasının doğrudan obeziteye yatkınlık yarattığı çalışmalar ile gösterilmiştir. Çalışmalarda, ebeveynlerin her ikisi de obez ise çocukta şişmanlık riskinin belirgin olarak arttığı gösterilmiştir.. Obezite, çocuğun yalnızca o anki sağlık durumunu etkilemekle kalmaz, obez çocukların büyük bir bölümü yaşamlarına obez yetişkinler olarak devam ederler. Ocak 2016’da DSÖ’nün başkanlığında çocukluk çağı obezitesini sona erdirmek üzere bir komite kurulmuştur. Bu komitenin önerileri şöyledir: 1) Çocukların ve gençlerin sağlıksız yiyecekler, şekerli içecekler ile beslenmeleri azaltılarak, sağlıklı besinler ile beslenmelerinin sağlanması için programlar oluşturulmalı. 2) Çocuklar ve gençlerin sedanter yaşamlarının önüne geçilerek, fiziksel etkinlik yapmaları desteklenmeli. 3) Erken çocukluk döneminden itibaren çocukların sağlıklı beslenme, uyku ve fiziksel etkinlik alışkanlıkları ile büyümelerinin sağlanması için kılavuzlar oluşturulmalı. 4) Okul çağı çocukları ve gençler için sağlıklı okul çevresi, sağlıklı beslenme okuryazarlığı ve fiziksel aktivite rehberleri oluşturulmalı. 5) Obez çocuk ve gençler için aile temelli, çok yönlü, yaşam şeklini düzenlemeyi hedefleyen servisler kurulmalı. Doğumdan itibaren ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmenin sağlanması gerekmektedir. Altıncı aydan itibaren uygun tamamlayıcı beslenmeye (sebze-meyve-tahıl) başlanarak anne sütünün en az 2 yıl verilmesinin sağlanması obeziteden korunmada en önemli faktörlerdendir. İlk bir yaş beslenmesinde sebze, meyve, tahıl grubuna kırmızı et, tavuk ve balıketi eklenmesi; şekerli içecekler ve tuz içeren besinlerin verilmemesi de obeziteden koruyucu unsurlardır. Araştırma sonuçları ilk yıllarda hazır besin ve kavanoz maması ile beslenen çocuklarda ileri yaşta obezite oranının arttığını göstermektedir. Bunun yanı sıra çocukların gün içinde aktif bir yaşam sürmesi de gerekmektedir. Kısa mesafeler için araç kullanılmaması, yürüyüş yapılması, bisiklet kullanılması, asansör kullanılmaması gün içinde aktif olmayı sağlayan unsurlardır. Ekran süresinin kontrol altında tutulması, çocuklara ilk 2 yaşta televizyon, tablet, cep telefonu, bilgisayar seyrettirilmemesi; 2 yaşından sonra ekran maruziyetinin günde 2 saati aşmaması, televizyon ve ekran karşısında yemek yenmemesi ve çocukların odasında televizyon, cep telefonu ve tablet bulundurulmaması gerekmektedir. Sağlıklı beslenme alışkanlığının, düzenli uyku alışkanlığı ile birlikte sağlanması kilo kontrolü açısından önemlidir.

Çocukluk Çağı Obezitesi Read More »

Diyabette Beslenme

Vücudumuzun temel enerji gereksinimi karbonhidratlar ile sağlanır.” Emiliminin olması karbonhidratın en küçük birim olan glukoza dönüşümü gerekir. Glukoz beyin ve diğer organlar için enerji kaynağıdır. Yalnız hücrelerin bu glukozu kullanabilmesi için insülin hormonuna ihtiyaç vardır. Eğer insülin hormonu yeterli derecede vücutta bulanmazsa glukozun enerji olarak kullanımı da mümkün olmayacaktır. Çünkü kandaki glukozu hücrelere insülin götürür. İnsülin yokluğunda kanda glukoz birikir İşte bu olayın gerçekleşmesi diyabet yani kandaki şekerin yüksek olması olarak isimlendirilir. Diyabet 2 türde görülmektedir. Tip I diyabet Sıklıkla çocukluk ve gençlik döneminde rastlanan Tip I diyabettir. Ülkemizdeki diyabet hastalarının yaklaşık % 10’u bu tip şeker hastasıdır. Tip I diyabet insülin yapımında görev alan pankreas beta hücrelerinin tahrip olması ile oluşur. Yakın akrabalarında, gebelik esnasında diyabet görülenlerde bu tip diyabet çıkma riski daha fazladır. Çok su içmek, çok sık idrara çıkmak ve vücut ağırlığında kayıp oluşması diyabet için belirti olabilmektedir. Tip I diyabet tedavisinde insülin kullanmak gerekmektedir. Çünkü insülin hormonu vücutta yeterli derecede yoktur ve dışarıdan alınması gerekmektedir. Tip I tedavisinde yeterli ve dengeli beslenme ile yapılan fiziksel aktivitede büyük önem taşımaktadır. Eğer Tip I diyabeti olan kişi beslenme planına, fiziksel aktivitesine ve insülin tedavisine uygun hareket ederse problem yaşamayacaktır.   Kan şekeri düştüğünde!!! Kan şekerinin ani düşmesi önlem alınmasını gerektiren bir durumdur. Diyabetli kişinin öğün atlaması veya öğün saatini geciktirmesi, aşırı fiziksel aktivitede bulunması nedenleri ile kan şekeri düşebilir. Eğer hafif belirtiler varsa 2- 3 adet kesme şeker verilebilir veya şekerli bir meyve suyu da kullanılabilir. Eğer düzelme olmaz ise 4- 5 adet kesme şeker yine aynı şekilde verilebilir. Kan şekeri yükseldiğinde!!! Ağız kuruluğu, sık aralıklarla idrara çıkma, aşırı susama, halsizlik gibi belirtiler varsa kan şekeri yüksek demektir. Böyle bir durum varsa insülin dozunun, uygulama tekniğinin ve kullanım tarihinin uygun olup olmadığına bakılmalıdır. Tip II diyabet Genellikle 40 yaş üstündeki kişilerde görülen diyabettir. İlk zamanlarda insülin salgılanması varken salgılanan insülin hücreler tarafından kullanılamaz. İleri dönemde ise insülin salgılanma seviyesi düşer. Vücut ağırlığında problem olan bireyler, ailesinde diyabet olanlar, 4 kg’dan daha ağır bebek doğuran kadınlarda Tip II diyabet görülme riski daha fazladır. Tip II diyabette de Tip I diyabette olduğu gibi beslenme planına önem verilmeli ve fiziksel olarak aktif olmak gerekmektedir. Diyabette beslenme  Kişiye göre hazırlanmış bir beslenme programı diyabetlilerin sağlıklı ve kaliteli bir yaşam tarzı gösterebilmeleri için tedavinin temelini oluşturmaktadır. Özellikle Tip II diyabetliler için hazırlanmış iyi bir beslenme planı kan şeker seviyelerini normal düzeylerde tutmaları için önemlidir. Her kişi birbirinden farklı olduğu için diyabetli bireylerin diyetleri de yaşam şekillerine göre farklılık gerektirir. Diyabetliler için bir tek diyet örneği yoktur. Beslenme planı hazırlanırken en önemli nokta aksi bir durum yoksa diyabetli kişinin vücut ağırlığını korumaya yönelik olmalıdır. En az 5 öğün olacak şekilde beslenmelidir. Protein, karbonhidrat ve yağlar gereksinmeleri karşılayacak düzeylerde diyette yer almalıdır. Alkol tüketimi sınırlandırılmalıdır. Beslenme planı yeterli ve dengeli olacak şekilde hazırlandığında kan şekeri normal seviyelerde kalır. Bazı diyabetlilerin doğru vücut ağırlıklarını sağlayarak hipertansiyon ile ilgili rahatsızlıklarında iyileşme olduğu görülmüştür. Karbonhidratlar Toplam alınan günlük kalorinin yaklaşık % 50- 60 karbonhidratlardan sağlanmalıdır. Lif oranı yüksek, rafine olmamış, kepekli ekmek, kepekli pirinç, makarna kuru baklagiller gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. 1 gram karbonhidrat ile 4 kalorilik enerji sağlanmış olur. Şeker Meyveden gelen şeker  saf şekere göre kan şekerini daha az yükseltir. Bu nedenle yanında proteinli bir besin ile meyve tüketilmesi ara öğünlerde tercih edilmelidir, kabuğu ile yenebilen meyvelerin soyulmadan yenilmesi  lif açısından iyi olur ve kan şekerinin hızlı yükselmesini engeller Proteinler Günlük alınan toplam kalorinin % 12- 15’i proteinlerden gelecek şekilde ayarlanmalıdır. 1 gram protein ile yine 4 kalorilik enerji. Yağlar Günlük alınan enerjinin % 30’u yağlardan gelecek şekilde düzenlenmelidir. 1 gram 9 kalorilik enerji sağlar. Doymuş yağ yerine doymamış yağlar olarak nitelendirilen sıvıyağ tüketimini arttırmak uygun olacaktır. Sebze yemeklerine koyacağınız yağ miktarını 1 kg sebzeye 2 çorba kaşığı sıvıyağ olacak şekilde ayarlamalısınız. Lif Lif yani posa vücutta bir süpürge görevindedir. Vücut tarafından emilmedikleri içinde kompleks karbonhidratlar olarak beslenmede yer almalıdır. Meyveler, sebzeler ve kuru baklagiller posadan zengin besin öğeleridir. Posa karbonhidrat emilimini yavaşlatarak kan şekerinin hızla yükselmesini engeller Günlük alınan posa miktarı 20- 30 gram olacak şekilde ayarlanmalıdır. Diyabet ile obezite arasındaki ilişki… Kan şekerini düşüren hormon insülin hormonudur. Obez olma durumunda ise pankreasta yapılan insülin hormonunun etkisi azalmakta ve insüline karşı direnç olmaktadır. Bu dirence karşılık vermeye çalışan pankreas zaman içinde yorulur ve bu durumda insülin yapımında çeşitli bozukluklar ortaya çıkmaya başlar. Vücut ağırlığında artış oluştukça diyabet olma riski de artmaktadır. Bu nedenle obez bireyler de vücut ağırlığının kontrolü sağlanmalıdır. Böylece, diyabet ve diğer kronik hastalıklardan korunmada önlem alınmış olmaktayız. Diyabette fiziksel aktivite Diyabette kan şekeri kontrolünde beslenme ve ilaç kullanımı kadar fiziksel aktivite de koruyucu etki göstermektedir. Fiziksel aktivite besinlerin parçalanması sonucunda oluşan şekerin emilerek kana geçmesinden sonra hücreler tarafından kullanımı hızlandırır. Böylece kan şekerinde düşme sağlanır. Özellikle vücut ağırlığı kontrolünde fiziksel aktivite önemli bir yer tutmaktadır. Fiziksel aktivite ile Vücut ağırlığı normal düzeyde tutulur veya azalma sağlanır İlaçlara olan gereksinimi azaltıcı etki gösterir Kolesterolün ve trigliseritlerin düşmesini sağlar HDL kolesterolü (iyi kolesterol) yükseltir, LDL kolesterolü (kötü kolesterol) düşürür. Fiziksel aktivite esnasında salgılanan endorfin hormonu ile kişilerin kendilerini mutlu hissetmeleri sağlanır. Akciğerleri kuvvetlendirir Eğer diyabetli iseniz bir egzersiz programına başlamadan önce mutlaka doktorunuzla planladığınız aktivitenin türünü konuşmalısınız.

Diyabette Beslenme Read More »

Alışveriş Sepeti